Her şey aynı anda oldu.
- Everything happened simultaneously.
Tom ve Mary aynı anda cevapladı.
- Tom and Mary answered simultaneously.
O bir bilim adamı ve aynı zamanda bir müzisyen.
- He is a scholar and a musician simultaneously.
Hepiniz aynı zamanda konuşmayın.
- Don't all speak at the same time.
Tom her gece aynı zamanda yatmaya gider.
- Tom goes to bed at the same time every night.
Tom ve Mary her ikisi de aynı anda konuşmaya başladı.
- Tom and Mary both started talking at the same time.
Aynı anda ikisini de yapabilir.
- He can do both at the same time.
O gerçekten bir simultane çevirmen olarak çalışmak istiyor.
- He really wants to work as a simultaneous interpreter.
Bir zamanlar, her sabah koşardım.
- At one time, I used to go jogging every morning.
Bir zamanlar Amerika'da birçok köle vardı.
- At one time there were many slaves in America.
Tom ve Mary aynı anda cevapladı.
- Tom and Mary answered simultaneously.
Her şey aynı anda oldu.
- Everything happened simultaneously.
Onun hayali eş zamanlı bir çevirmen olmak.
- Her dream is to become a simultaneous interpreter.
... simultaneously. ...
... appearing simultaneously around the world. ...