Tom eskisi kadar çok para harcamak istemiyordu.
- Tom didn't want to spend as much money as he did.
Tom kaç para harcamak zorunda olduğumuzu tam olarak bilmeli.
- Tom should know exactly how much money we have to spend.
Tom kaç para harcamak zorunda olduğumuzu tam olarak bilmeli.
- Tom should know exactly how much money we have to spend.
Para harcamak beni mutlu etmez ama bir şeyler almak eder.
- Spending money doesn't make me happy, but buying things does.
Tom bir yemek için bu kadar harcamak istemiyordu.
- Tom didn't want to spend that much for a meal.
Aileme yemek pişirmek için gereğinden daha fazla zaman harcamayacağım.
- I didn't want to spend any more time than necessary cooking for my family.
Seninle biraz zaman geçirmek istiyorum.
- I want to spend some time with you.
Tom Boston'da gerektiğinden daha fazla zaman geçirmek istemedi.
- Tom didn't want to spend any more time than necessary in Boston.
Küçük kozmetik detaylar hakkında endişelenerek zaman kaybetmektense web sitemiz için içerik yaratarak zamanımızı harcamalıyız.
- We should spend our time creating content for our website rather than wasting time worrying about minor cosmetic details.
Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
- You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
Para harca ve hayattan zevk al!
- Spend money and enjoy life!
Oda arkadaşım, filmlere para harcama söz konusu olduğunda, müsriftir; o fiyatı ne olursa olsun, onları piyasaya çıktığı gün alıyor.
- My roommate is prodigal when it comes to spending money on movies; he buys them the day they're released, regardless of price.
Biz durgunluk döneminde harcamayı azalttık.
- We reduced our spending during the recession.
Biz şimdi Tom ile zaman harcamak zorundayız.
- We have to spend time with Tom now.
Tom hapiste zaman harcamak istemiyordu.
- Tom didn't want to spend time in jail.
Siz her zaman çocuklarınızın hayatta başarılı olmaları için yardım edecek şeyleri yaparak zaman harcamalısınız.
- You should always spend time doing things that help your children get ahead in life.
Acılık ve intikam benim karakterimin bir parçası değildir. Hayat çok kısa. Bir insanın acılık ve intikam üzerine zaman harcamaması gerekir.
- Bitterness and revenge are not part of my character. Life's too short. One shouldn't spend time on bitterness and revenge.
Tom zamanının çoğunu yalnız harcamayı tercih ediyor gibi görünüyor.
- Tom seems to prefer spending most of his time alone.
Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
- You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
Biz onun ne olduğunu öğrenmeden önce Hayatın yarısı harcanmaktadır.
- Life is half spent before we know what it is.
Bütçenin % 1'inden azı dış yardım harcanmaktadır.
- Less than 1% of the budget is spent on foreign aid.
Önemli miktarda zaman ve emek harcanmış durumda.
- A considerable amount of time and effort have been spent already.
O yerinde harcanmış paraydı.
- That was money well spent.
Anıtı görmek için harcanan zaman kısadır.
- The time spent to see the monument is short.
Kulenin inşa edilmesinde yıllar harcandı.
- Many years have been spent in building the tower.
Bir günde 500 dolar harcadım.
- I've spent 500 dollars in one day.
O bu kitabı onun üzerinde sadece iki hafta harcayarak çok kısa zamanda yazdı.
- He wrote this book in a very short time, spending just two weeks working on it.
O, işi yapmaktan daha çok işi düşünerek zaman harcar.
- She spends more time thinking about work than doing it.
O, zamanının çoğunluğunu çocuklarına bakarak harcar.
- She spends a majority of her time taking care of her children.
Zayıflamaya çalışarak jimnastik salonunda saatler harcadı.
- She has spent hours at the gym trying to lose weight.
I’m sorry boss, but the advertising spend exceeded the budget again this month.
Mam, can I have my spends early this week?.
... >>Kevin Allocca: Obviously, you're on tour a lot, and you -- that's where you spend a ...
... spend ...