I don't clear off your tables.
- Ben senin tablolarını temizlemem.
The teacher caned the children if they misbehaved or were unable to recite their times tables.
- Öğretmen çocukları, yaramazlık ettiklerinde ya da çarpım tablolarını ezbere okuyamadıklarında döverdi.
People came to like her paintings.
- İnsanlar onun tablolarını beğenmek için geldiler.
John laid claim to the painting.
- John tablo üzerinde hak iddia etti.
Tom cleared the table.
- Tom tabloyu temizledi.
He learnt the periodic table by heart just for fun.
- O sadece eğlence için periyodik tabloyu ezberledi.
Tom loves charts and graphs.
- Tom tabloları ve grafikleri sever.
This chart illustrates the function of ozone layer.
- Bu tablo ozon tabakasının işlevini gösteriyor.
Every day you should at least listen to a short song, read a good poem, look at a beautiful picture, and, if possible, say several intelligent words.
- Her gün en azından kısa bir şarkıyı dinlemelisin, iyi bir şiir okumalısın, güzel bir tabloya bakmalısın ve mümkünse, birkaç zeki sözler söylemelisin.
He painted that picture a while ago.
- O tabloyu bir süre önce yaptı.