John o kadar telaşlıydı ki konuşmaya vakti yoktu.
- John was in such a hurry that he had no time for talking.
Tom'un bu gece Mary ile konuşmayı canı istemiyor.
- Tom doesn't feel like talking to Mary tonight.
Başkalarını rahatsız ettiklerini öğrendiklerinde yüksek sesle konuşuyorlardı..
- They are talking loudly when they know they are disturbing others.
Kiminle konuşuyordun?
- Who were you talking to?
Çok konuşmaya eğilimlidir.
- She tends to talk too much.
Seninle konuşmak istiyorum.
- I want to talk to you.
Jim ile konuşan kız Mary'dir.
- The girl talking with Jim is Mary.
Fred'le konuşan çocuk Mike'dır.
- The boy talking with Fred is Mike.
Kiminle konuşuyordun?
- Who were you talking to?
Kiminle konuşuyordun?
- Who were you talking with?
Birisiyle konuşmak zorundayım.
- I have to talk to somebody.
Herhangi birisiyle konuşmak ister misin?
- Do you want to talk to anyone?
Arkadaşlarımızla konuşarak akşamı geçirdik.
- We passed the evening away talking with our friends.
O, onunla konuşarak iyi bir zaman geçirdi.
- She had a good time talking with him.
It is usually better to solve problems by talking than by fighting.
... do you know who you were talking to? ...
... make sure we're talking to government leaders and making ...