Ormanda yalnız başına yaşadı.
- He lived alone in the forest.
Eylemciler en son Brezilya'nın uzak, ormanlık bir köşesinde görüldüler.
- The activists were last seen in a remote, forested corner of Brazil.
Tom tüm öğleden sonra odun yardıktan sonra yorgun hissetti.
- Tom felt exhausted after chopping wood all afternoon.
Ateş sönüyor; biraz odun ilave eder misin?
- The fire is going out; will you add some wood?
O oyuncak tahtadan yapılmış.
- That toy is made out of wood.
Benim bir tahta tarağım var.
- I have a wooden comb.
Kağıt ağaçtan yapılır.
- Paper is made from wood.
O ağaçlığın perili olduğunu söylüyorlar.
- They say that the wood is haunted.
Bu masa tahtadan yapılmıştır.
- This table is made from wood.
Ray, metal ya da tahtadan yapılmış ince ve uzun bir şeydir. Örneğin, trenler ray üzerinde gider, bu yüzden ona demir yolu treni diyoruz.
- A rail is a piece of metal or wood which is long and thin. For example, a train runs on rails, which is why we call it a railway train.
O, bir kitaplık yapabilmesi için biraz kereste satın alıyor.
- He is buying some wood so that he can make a bookcase.
Tom yosunlu, çürümüş keresteleri temizledi.
- Tom cleared away the mossy, rotten wood.
Parkın her yanı ağaçlık.
- The park is well wooded.