Yemek henüz hazır değil.
- The food's not ready yet.
Et henüz hazır değil.
- The meat's not ready yet.
Ne gelirse gelsin hazırlıklı olmalıyız.
- We ought to be ready for whatever comes.
Hazırlıklı bir konuşma yaptım.
- I had a speech ready.
Bu köprünün kullanıma hazır hale gelmesi yıllar sürebilir.
- It could take years before this bridge is ready to use.
En kötüsü için hazır olmalısınız.
- You should be ready for the worst.
Akşam yemeği hazır olmak üzeredir.
- Dinner is almost ready.
Tamam, sanırım hazırım.
- OK, I guess I'm ready.
Tamamen toparlandım ve gitmeye hazırım.
- I'm all packed and ready to go.
Çabuk ol! Şimdiye dek hazır olman gerekir.
- Hurry up! You should be ready by now.
Hazır ve istekliyim, Tom.
- I'm ready and willing, Tom.
Sorgulama sırasında, Fadıl herhangi bir soruyu cevaplamaya hazır ve istekli görünüyordu.
- During the interrogation, Fadil appeared to be ready and willing to answer any question.
Saat sekizde iş için hazır olacağım.
- At eight o'clock I will be ready for work.
Teknolojinin hazır olması 5-10 yıl alır.
- It will take five to ten years for the technology to be ready.
The seed is ready to sprout.
... OK, now I've gotten Fortune Teller ready ...
... I've been asked to say it's not ready until 2:00 PM. ...