Gökyüzü çok berraktı.
- The sky was as clear as ever.
idrarın ne renk; Berrak, koyu sarı, kırmızımsı veya bira gibi kahverengi mi?
- What color is your urine: clear, dark yellow, reddish, or brown like beer?
Tavrını net olarak belirlemelisin.
- You should make your attitude clear.
Saat 2.30'a kadar niçin işi bitirtmek zorunda olduğumuzu Tom gayet net açıkladı.
- Tom made it quite clear why we had to have the job finished by 2:30.
Boğazını temizledi ve Ben Tatoeba'yı seviyorum! dedi.
- He cleared his throat, and said:I love Tatoeba!.
Sabahleyin katlanır yatağı temizleriz.
- In the morning, we clear the futon.
İnsan hakları kavramının açık bir tanımına ihtiyacımız var.
- We need a clear definition of the concept of human rights.
Elinden geldiğince açık konuşsan iyi olur.
- You had better talk as clearly as you can.
George pozisyonunu belirginleştirdi.
- George has made his position clear.
Belli ki yanılıyorsun.
- Clearly you are mistaken.
Katılıp katılmayacağı belli değil.
- Whether she will agree or not is not clear.
Bulutsuz bir günde Fuji dağını görebilirsiniz.
- On a clear day, you can see Mt. Fuji.
Bulutsuz gökyüzüne bak.
- Look at the clear sky.
Onun mavi gözleri açık ve parlaktı.
- His blue eyes were clear and bright.
Pazar sabahı hava parlak ve açıktı.
- It was a bright and clear Sunday morning.
Hava aydınlanacak gibi görünüyor.
- It looks like it'll clear up.
Yakında aydınlanacak gibi görünüyor.
- It looks like it is going to clear up soon.
Programımı boşalttım.
- I've cleared my schedule.
Rafı boşalt ve kitaplarını oraya koyabilirsin.
- Clear off the shelf, and you can put your books there.
Tom'un ayrılmak istemediği açıktı.
- It was clear that Tom didn't want to leave.
Dün tüm suçlamalardan aklandı ve serbest bırakıldı.
- He was cleared of all charges and released yesterday.
Tom'un seninle evlenmek gibi bir niyeti olmadığı aşikar.
- It's clear that Tom has no intention of marrying you.
Yolu boşaltın. Güvenli değil.
- Clear the road. It's not safe.
Bekleme odası boşalıyor.
- The waiting room is clearing out.
O bunu daha açık hale getiriyor mu?
- Does that make it any clearer?
Bu, işleri açık hale getiriyor.
- That makes things clear.
Mary'nin cümleleri çevrilmek için kolay ve anlaşılırdır.
- Mary's sentences are clear and easy to translate.
Onun açıklaması anlaşılır değil.
- His explanation is not clear.
Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.
- The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors.
O noktada pek emin değilim.
- I'm not too clear about that point.
Bir fincan kahve, baş ağrımı ortadan kaldırdı.
- A cup of coffee cleared up my headache.
Sabahleyin katlanır yatağı temizleriz.
- In the morning, we clear the futon.
O, evinin önündeki yolun karını temizledi.
- He cleared the road in front of his house of snow.
They said it was going to fair off later on, but it didn't.
They said it was going to fair up later on, but it didn't.
After a heavy rain, the sky cleared nicely for the evening.
The coast is clear.
Congress passed the President’s Clear Skies legislation.
He's been clearing seven thousand a week.
as clear as crystal.
clear weather, a clear day.
Stand clear of the rails, a train is coming.
Do I make myself clear? Crystal clear.
... where it's not clear that jurisdictional boundaries and, ...
... And sometimes it's not entirely clear what you're ...