Ben o talihsiz olaydan sonra burada tekrar bulunmadım.
- I haven't been back here since that unfortunate incident.
Dün yağmur yağması talihsizdi.
- It was unfortunate that it rained yesterday.
Şu şanssız insanlara acıdı.
- She sympathized with those unfortunate people.
O başarısız olsaydı şanssız olurdu.
- It would be unfortunate if he were to fail.
Maalesef kötü haberlerim var.
- Unfortunately, I have bad news.
Ne yazık ki, Brian kötü hava ile karşılaştı.
- Unfortunately, Brian met with bad weather.
Hayır, ne yazık ki; aksine.
- No, unfortunately; on the contrary.
Maalesef, söylenti gerçektir.
- Unfortunately, that rumor is true.
Maalesef, Tom bize yardım etmeyi reddetti.
- Unfortunately, Tom refused to help us.