He was ashamed of his ignorance.
- O cehaletinden utanmıştı.
I was too ashamed to say anything.
- Bir şey söyleyemeyecek kadar çok utanmıştım.
Tom seems a little embarrassed.
- Tom biraz utanmış görünüyor.
Tom looks embarrassed.
- Tom utanmış görünüyor.
Stop looking at me like that, you'll make me blush.
- Bana öyle bakmayı kes, beni utandıracaksın.
I blushed with shame.
- Ben utançla kızardım.
I'm not ashamed of my father's being poor.
- Babamın fakir olmasından utanmıyorum.
I'm not ashamed of my father being poor.
- Babamın fakir olmasından utanmıyorum.