vur

listen to the pronunciation of vur
Turkish - English
struck

The boxer struck his opponent hard. - Boksör rakibine sert vurdu.

He had just finished his homework when the clock struck ten. - Saat onu vurduğunda, o ev ödevini henüz bitirmişti.

{f} shot

The man who shot him was Sirhan Bishara Sirhan. - Onu vuran adam Sirhan Bişara Sirhandı.

The man shot three birds with a gun. - Adam bir silahla üç kuşu vurdu.

{f} smitten

He was smitten with your mother. - O senin annene vurulmuş.

Dan was immediately smitten with Linda. - Dan hemen Linda'ya vuruldu.

{f} pounding

Tom started pounding on the door. - Tom kapıya vurmaya başladı.

My heart is pounding so hard it feels like it's going to explode. - Kalbim o kadar çok sert vuruyor ki patlayacakmış gibi geliyor.

{f} slap
{f} hit

We were afraid that we might be hit by a bullet, so we ran downstairs. - Biz bir mermi tarafından vurulabileceğimizden korkuyorduk, bu yüzden aşağıya koştuk.

If it had not been for his timely hit, our team would have lost the game. - Zamanında vuruş olmasaydı, bizim takım oyunu kaybetmiş olurdu.

{f} beating

The rain is beating against the windows. - Yağmur pencerelere vuruyor.

I saw him beating the animal. - Onun hayvana vurduğunu gördüm.

{f} batting

He has a high batting average. - Onun yüksek bir topa vuruş averajı vardır.

{f} flick
{f} knock

Hold on, someone is knocking at my door. - Bekle , biri kapıma vuruyor.

Tom knocked him down. - Tom ona vurup yere yıktı.

{f} thwack
{f} striking

It was a bright cold day in April, and the clocks were striking thirteen. - Nisanda aydınlık soğuk bir gündü ve saat on üçü vuruyordu.

{f} clout
{f} smote
{f} swipe
{f} beaten

I've never beaten Tom. - Ben hiç Tom'a vurmadım.

Have you ever beaten your dog? - Hiç köpeğine vurdun mu?

{f} thump
{f} hitting

I saw Tom hitting Mary. - Tom'un Mary'ye vurduğunu gördüm.

Tom didn't blame Mary for hitting John. - Tom, John'a vurduğu için Mary'yi suçlamadı.

{f} sock
whacked

Tom whacked the dog with his cane. - Tom bastonu ile köpeğe vurdu.

whacking
battering
{f} beat

The rain is beating against the windows. - Yağmur pencerelere vuruyor.

Why did your father beat you? - Neden baban sana vurdu?

vur kaç
hit-and-run
Vur abalıya
Hit a man when he's down
vur kaç taktiği uygulayan
tip and run
vur kaç taktiği uygulayan gerilla
tip and run raider
vur patlasın çal oynasın eğlenmek
to live it up, to have a wild time
Ağzına vur lokmasını al
He can't say boo to a goose
hangi taş pekse/katıysa, başını ona vur
(Konuşma Dili) 1. Nothing can be done to help you; and if you don't believe me, go ask my boss. 2. You're to blame for the mess you're in, so don't come crying to me! Seni/Sizi
kafasına vur, ekmeğini elinden al
(Konuşma Dili) He is so meek you can walk all over him