Yanımda neredeyse hiç param yok.
- I have almost no money with me.
Benim yanımda şemsiyem vardı fakat arkadaşımın yoktu.
- I had an umbrella with me but my friend did not.
Kulübün bütün üyeleri benimle anlaştılar.
- All the members of the club agreed with me.
Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.
- Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
Bunun üzerine Tom'a yardım edemeyiz.
- We can't help Tom with that.
Bize ve başka herkese bu günü hatırlatmak için, bizimle birlikte herkese bir ağaç dikmesini rica ediyorum.
- In order to make us and everyone else remember this day, I ask everyone to plant a tree with us.
Bizimle gelmek ister misiniz?
- Do you want to come with us?
Seninle yaşamaktan hoşlanıyorum.
- I like living with you.
Endişelenme. Ben seninle kalacağım.
- Don't worry. I'll stay with you.
Onunla beraber olduğun sürece mutlu olamazsın.
- As long as you are with him, you can't be happy.
Çok sayıda tutucu Amerikalı onunla aynı fikirdeler.
- Many conservative Americans agreed with him.
Herkes sizinle aynı fikirde.
- Everybody agrees with you.
Bu bağlamda, ben tamamen sizinle aynı fikirdeyim.
- In that respect, I agree with you completely.
Tom bununla birlikte uzaklaşmayacaktır.
- Tom won't get away with this.
Bununla bir sorunun var mı?
- Do you have a problem with this?
Jack is sick today and doesn't really seem with it.