Ageing isn't good, but the alternative is no better.
- Yaşlanmak iyi değildir ama alternatifi daha iyi değildir.
You can't run away from age.
- Yaşlanmaktan kaçamazsın.
They don't want to grow old.
- Yaşlanmak istemiyorlar.
I like people who are not afraid to grow old.
- Yaşlanmaktan korkmayan insanları seviyorum.
Because of his age, my grandfather doesn't hear well.
- Dedem yaşından dolayı pek iyi duyamıyor.
At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand.
- Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.
I used to wet the bed when I was small, but I grew out of it by the time I was seven.
- Küçükken yatağımı ıslatırdım fakat yedi yaşına gelmeden önce vazgeçtim.
This grass is too wet to sit on.
- Bu çim üstüne oturmak için çok yaş.
My father is only fifteen years old.
- Benim babam sadece on beş yaşında.
I learned to play guitar when I was ten years old.
- On yaşındayken gitar çalmayı öğrendim.
Physical changes are directly related to aging.
- Fiziksel değişiklikler doğrudan yaşlanmayla ilgilidir.
Japan is trying to cope with the aging of its population.
- Japonya nüfusunun yaşlanmasına karşı koymaya çalışıyor.
That fish lives in fresh water.
- O balık tatlı suda yaşar.
Such fishes as carp and trout live in fresh water.
- Sazan ve alabalık gibi balıklar tatlı suda yaşar.
The older you get, the more difficult it becomes to learn a new language.
- Ne kadar yaşlanırsan, yeni bir dili öğrenmek o kadar zor olur.
Older people are often afraid of trying new things.
- Yaşlı insanlar sık sık yeni şeyleri denemekten korkarlar.
Sam is two years younger than Tom.
- Sam Tom'dan iki yaş küçük.
She is five years younger than me.
- O, benden beş yaş küçük.
My mother looked at me with tears in her eyes.
- Annem gözlerinde yaşlarla bana baktı.
Tears came to my eyes.
- Gözlerimden yaşlar geldi.
The best time of life is when you are young.
- Yaşamın en iyi zamanı genç olduğun zamandır.
The best time of life is when we are young.
- Yaşamın en iyi zamanı genç olduğumuz zamandır.
Ageing is a disease that you must die of.
- Yaşlanma ölmek zorunda olduğunuz bir hastalıktır.
Ageing isn't good, but the alternative is no better.
- Yaşlanmak iyi değildir ama alternatifi daha iyi değildir.