yayılan

listen to the pronunciation of yayılan
Turkish - English
invasive
sprawling

Layla lived on a sprawling ranch. - Leyla geniş bir alana yayılan bir çiftlikte yaşıyordu.

contagious
expansive
{i} spreading
serpiginous
serpigo
yay
spring
yayılan ışınlar biçiminde
radial
yay
bow

Life isn't tied with a bow, but it's still a gift. - Hayat bir yayla bağlı değildir ama o hâlâ bir hediyedir.

Koyomi bought a bow and arrows. - Koyomi bir yay ve oklar satın aldı.

yay
longbow
yay
(Bilgisayar) stretch
yay
string

Tom often thinks of Mary when he hears a string quartet. - Tom yaylı sazlar dörtlüsü duyduğunda sık sık Mary'yi düşünür.

A violin is a stringed instrument. - Keman, yaylı bir enstrümandır.

yay
(Bilgisayar) expand

The fire, which has been raging for over a week in eastern California, continues to expand. - Bir haftadır kırıp geçiren Doğu Kaliforniya'daki yangın, yayılmaya devam ediyor.

yay
release

Super Mario Bros. was released thirty years ago. - Süper Mario Kardeşler otuz sene önce yayınlanmıştı.

I cannot release that information. It is private. - O bilgiyi yayınlayamam. O özel.

yay
{f} disseminated
yay
volute spring
yay
{f} spreading

Who is likely to be spreading that information? - O bilgiyi muhtemelen kim yayıyor?

Tom was guilty of spreading lies about Mary. - Tom Mary hakkında yalanları yaymakla suçluydu.

yay
disseminate

That organization disseminates a lot of information, none of which can be trusted. - O örgüt hiçbiri güvenilir olamayacak kadar çok bilgiyi yaymaktadır.

yay
spread

The fire spread and licked the neighboring house. - Yangın yayıldı ve komşu evi yaladı.

The fire had spread to the next building before the firemen came. - İtfaiye gelmeden yangın sonraki binaya yayıldı.

Yay
Sagittarius
Yay
Archer
Yay
astrology Sagittarius, the Archer
bir merkezden yayılan
radiate
birkaç ülkeye yayılan
pandemic
daire şeklinde yayılan dalga
ripple
gelişigüzel yayılan topluluk
sprawl
her tarafa yayılan
(bitki) rampant
merkezden yayılan biçimde
radial
parlayarak yayılan
(alev) lambent
tepki ölçmek için yayılan asılsız haber
ballon d'essai
yay
arch
yay
coil
yay
arc

The arc of the moral universe is long, but it bends toward justice. - Ahlaki evrenin yayı uzun, ancak adalete doğru eğilir.

yay
spring; string
yay
coil spring
yay
bow; arch; spring; arc
yay
emit

Bicycles are a form of transportation that provides exercise and does not emit pollution. - Bisikletler egzersiz sağlayan ve kirliliği yaymayan bir ulaştırma şeklidir.

Planets don't emit light by themselves. - Gezegenler kendiliğinden ışık yaymazlar.

English - English
English - Turkish

Definition of yayılan in English Turkish dictionary

yay
bu kadar
yay
oleyy! yaşasın! sevinç belirtisi