You're a very gifted artist.
- Çok yetenekli bir sanatçısın.
She is a gifted artist.
- Yetenekli bir sanatçıdır.
Tom is a very capable teacher.
- Tom, çok yetenekli bir öğretmen.
Nancy is a capable nurse.
- Nancy yetenekli bir hemşiredir.
Tom is a talented singer.
- Tom yetenekli bir şarkıcıdır.
You must be very talented, so as I!
- Sen, benim gibi çok yetenekli olmalısın.
Tom is skilled, isn't he?
- Tom yetenekli, değil mi?
He's skilled at videogames.
- O video oyunlarında yetenekli birisi.
Tom is a very able teacher.
- Tom çok yetenekli bir öğretmendir.
An able sportsman should be brave.
- Yetenekli bir sporcu cesur olmalı.
I think he's competent.
- Sanırım o yeteneklidir.
He had two or three rather competent assistants.
- İki ya da üç tane oldukça yetenekli asistanı vardı.
That actor is both handsome and skillful.
- Bu aktör hem yakışıklı hem de yetenekli.
Tom is an accomplished swimmer.
- Tom yetenekli bir yüzücüdür.
Penguins are accomplished swimmers.
- Penguenler yetenekli yüzücülerdir.
You have great talent. You are truly gifted.
- Senin harika yeteneğin var. Sen gerçekten yeteneklisin.
He has a good art of talking.
- O, konuşma sanatında yeteneklidir.
I wasn't very efficient.
- Çok yetenekli değildim.
He has an aptitude for painting.
- O, ressamlık için yeteneklidir.
We were incredibly intelligent about some of the hazards that we faced.
- Biz karşılaştığımız tehlikelerin bazıları hakkında inanılmaz yetenekliydik.
The girl is skillful with her fingers.
- Kız parmakları ile yeteneklidir.
Tom is a skillful driver.
- Tom yetenekli bir sürücüdür.
He is a man of ability.
- O, bir yetenek insanı.
This isn't any ordinary ability.
- Bu sıradan bir yetenek değildir.
Musical talent usually blooms at an early age.
- Müzikal yetenek genellikle erken yaşlarda verimli olur.
The amateur singer won first in the talent show hands down.
- Amatör şarkıcı eller aşağı yetenek yarışmasında birincilik ödülünü almıştır.
The more skills one masters, the greater contribution one can make to society.
- Bir insan ne kadar çok yetenek öğrenirse, topluma o kadar daha çok katkıda bulunur.
Tom is a skillful carpenter.
- Tom yetenekli bir marangozdur.
I'm proud of Tom's accomplishments.
- Tom'un yetenekleriyle gurur duyuyorum.
The more skills one masters, the greater contribution one can make to society.
- Bir insan ne kadar çok yetenek öğrenirse, topluma o kadar daha çok katkıda bulunur.
I think if I talked more often with a native speaker, my English skills would improve quickly.
- Sanırım bir yerli konuşur ile daha sık konuşsam, İngilizce yeteneklerim çabucak gelişir.
She is a gifted artist.
- Yetenekli bir sanatçıdır.
He has natural gifts.
- Onun doğuştan yetenekleri var.
He is able man, but on the other hand he asks too much of us.
- O yetenekli bir adam ama diğer taraftan o bizim hakkımızda çok soru soruyor.
The amateur singer won first in the talent show hands down.
- Amatör şarkıcı eller aşağı yetenek yarışmasında birincilik ödülünü almıştır.
You can't know his merits by his appearance.
- Onun görünüşüyle yeteneklerini bilemezsin.
I finally passed the aptitude test for higher management studies.
- Ben yüksek yönetim çalışmaları için nihayet yetenek sınavını geçtim.
He has an aptitude for painting.
- O, ressamlık için yeteneklidir.
You have good instincts.
- Senin güzel yeteneklerin var.
I'm proud of Tom's accomplishments.
- Tom'un yetenekleriyle gurur duyuyorum.