ziyaretçi

listen to the pronunciation of ziyaretçi
Turkish - English
{i} visitor

I had no visitors today. - Bugün hiç ziyaretçim yoktu.

The hospital restricts the number of visitors who can enter the intensive care unit. - Hastane yoğun bakım ünitesine girebilen ziyaretçi sayısını kısıtlıyor.

caller
pilgrim
visitant
visitor; caller
visiter
ziyaret
visit

Visitors to that town increase in number year by year. - Kasabayı ziyaret edenler yıldan yıla artıyor.

I haven't visited the headquarters of Twitter. - Twitter'ın genel merkezini ziyaret etmedim.

ziyaret
visitation

Sami arrived for his visitation day. - Sami ziyaret günü için geldi.

ziyaretçi defteri
Visitor's book, visiting book, guest book
ziyaretçi akını
inflow of visitors
ziyaretçi akını
influx of visitors
ziyaretçi defteri
visiting book
ziyaretçi defteri
visitor's book
ziyaretçi defteri
guest book
ziyaret
{i} stay

During his stay in London, he is going to visit his cousin. - Londra'da kaldığı sırada kuzenini ziyaret edecek.

Next time I visit San Francisco, I'd like to stay at that hotel. - San Fransisko'yu bir dahaki ziyaretimde o otelde kalmak istiyorum.

ziyaret
visiting

I don't like visiting big cities. - Büyük şehirleri ziyaret etmekten hoşlanmam.

Switzerland is a very beautiful country and well worth visiting. - İsviçre, çok güzel bir ülkedir ve ziyaret edilmeye değerdir.

ziyaret
(Bilgisayar) visits

She visits us every other day. - O, gün aşırı bizi ziyaret eder.

Lucy sometimes visits May. - Lucy ara sıra May'i ziyaret eder.

ziyaretçiler
visitors

We had unexpected visitors. - Beklenmedik ziyaretçilerimiz vardı.

Visitors are welcome. - Ziyaretçiler bekleniyor.

ziyaret
call

I call on him sometimes. - Ben bazen onu ziyaret ederim.

May I call on you some day? - Ben, bir gün sizi ziyaret edebilir miyim?

Müşterek Ziyaretçi Bürosu
(Askeri) Joint Visitors Bureau
seçkin ziyaretçi
(Askeri) distinguished visitor
ziyaret
pilgrimage
ziyaret
visit; call
ziyaret
visit, call
ziyaret
circuit
Turkish - Turkish
Ziyaret eden, ziyarete giden kimse, görüşmeci
Ziyaret eden, ziyarete giden kimse, görüşmeci: "Hatırı sayılır ziyaretçilerine İstanbul'a ipekli kumaş götürmek izni verirdi."- F. R. Atay
Ziyaret
görüş
ZİYARET
(Osmanlı Dönemi) Görüşmeğe gitmek. Bir kimseyi görmeye varmak
ziyaret
Birini görmeye, biriyle görüşmeye gitme, görüşme: "Haftada iki gece ziyaretine giderdik."- H. F. Ozansoy
ziyaret
Birini görmeye, biriyle görüşmeye gitme, görüşme