Bir üniversite öğrencisi iken öyle yapardın.
- You used to do so when you were a university student.
O, arkadaşlarına karşı zorbalık yapardı.
- He used to bully his friends.
Benim Japon öğretmenim fiil çekimlerini hatırlamamıza yardımcı olan bir şarkı kullanırdı. Hiç kimse gerçekten birlikte söylemezdi.
- My Japanese teacher used to use a song to help us remember verb conjugations. No one really sang along.
O, onun makaleyi yazmak için kullandığı bilgisayardır.
- That's the computer he used to write the article.
Robert hafta sonlarında dükkânda babasına yardım ederdi.
- Robert used to help his father in the store on weekends.
O, ondan nefret ederdi.
- She used to hate him.
Tom yalın ayak yürümeye alışık değildir.
- Tom isn't used to walking barefooted.
Bu ısıya alışık değilim.
- I'm not used to this heat.
Erken kalkmaya alışkınım.
- I'm used to getting up early.
Erken kalkmaya alışkınım.
- I'm used to keeping early hours.
I used to know a guy from the UK who pronounced mother without the r.