Tom likes maple syrup on his pancakes.
- Tom, gözlemelerinde akçaağaç şerbetinden hoşlanır.
We made pancakes for breakfast.
- Sabah kahvaltısı için gözleme yaptık.
Do you prefer waffles or pancakes?
- Gözleme mi tercih edersin yoksa krep mi?
Do you want me to make you waffles?
- Bana gözleme yapmak istiyor musun?
I asked him to watch my things.
- Ondan eşyalarımı gözlemesini istedim.
I asked her to watch my things.
- Eşyalarımı gözlemesini istedim.
Science is based on careful observation.
- Bilim, dikkatli gözleme dayanmaktadır.
Science rests upon observation.
- Bilim gözleme dayanır.
Sir Peter Blake was tragically killed by pirates on the Amazon river in 2001 as he was on a mission to monitor environment change.
- Bay Peter Blake çevre değişikliğini gözlemek için bir görevdeyken 2001 yılında Amazon nehrinde korsanlar tarafından feci şekilde öldürüldü.
Waiting, observing, and keeping silent can avoid many wars.
- Beklemek, gözlemek ve sessiz kalmak birçok savaşı önleyebilir.
Sir Peter Blake was tragically killed by pirates on the Amazon river in 2001 as he was on a mission to monitor environment change.
- Bay Peter Blake çevre değişikliğini gözlemek için bir görevdeyken 2001 yılında Amazon nehrinde korsanlar tarafından feci şekilde öldürüldü.
Sir Peter Blake was tragically killed by pirates on the Amazon river in 2001 as he was on a mission to monitor environment change.
- Bay Peter Blake çevre değişikliğini gözlemek için bir görevdeyken 2001 yılında Amazon nehrinde korsanlar tarafından feci şekilde öldürüldü.
She was watching TV with tears in her eyes.
- Gözlerinde gözyaşlarıyla TV izliyordu.
She was watching the film with her eyes red in tears.
- O gözyaşları içindeki kırmızı gözleri ile filmi izliyordu.
Waiting, observing, and keeping silent can avoid many wars.
- Beklemek, gözlemek ve sessiz kalmak birçok savaşı önleyebilir.
I'm observing wild birds.
- Ben yabani kuşları gözlemliyorum.
When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride.
- O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.
This song is so moving that it brings tears to my eyes.
- Bu şarkı o kadar acıklı ki gözlerimi yaşarttı.
I observed that his hands were unsteady.
- Ellerinin titrek olduğunu gözlemledim.
He observed that it would probably rain.
- Muhtemelen yağmur yağacağını gözlemledi.
This is a time of year when people get together with family and friends to observe Passover and to celebrate Easter.
- Bu, Hamursuz bayramını gözlemlemek ve Paskalyayı kutlamak için insanların aileleri ve arkadaşlarıyla bir araya geldiği, yılın bir zamanıdır.
He observed many types of creatures there.
- Orada bir sürü yaratık çeşidi gözlemledi.
Mary likes to observe birds.
- Mary kuşları gözlemekten hoşlanır.
They like to observe birds.
- Kuşları gözlemekten hoşlanırlar.