gerçekten!

listen to the pronunciation of gerçekten!
Türkçe - İngilizce
(Argo) reckon!
really

I really look forward to your visit in the near future. - Yakın bir gelecekteki senin ziyaretini gerçekten dört gözle bekliyorum.

She's really smart, isn't she? - O gerçekten akıllı, değil mi?

indeed

Thanks indeed, handy this! - Gerçekten teşekkürler, bu çok kullanışlı.

Life is indeed a good thing. - Hayat gerçekten de iyi bir şeydir.

genuinely

Tom seemed genuinely surprised when I told him that Mary had left town. - Mary'nin kasabayı terk ettiğini ona söylediğimde, Tom gerçekten şaşırmış görünüyordu.

Tom is genuinely concerned. - Tom gerçekten endişeli.

actually

Was the money actually paid? - Para gerçekten ödenildi mi?

Tom found that he actually liked working for Mary. - Tom Mary için çalışmayı gerçekten sevdiğini anladı.

truly

I can truly say that baby is ugly. - Bebeğin çirkin olduğunu gerçekten söyleyebilirim.

It is truly regrettable. - O gerçekten üzücüdür.

in fact

I don't really like him, in fact, I hate him. - Gerçekten ondan hoşlanmıyorum, aslında, ondan nefret ediyorum.

There are lots of theories about the origins of language, but, in fact, no one really knows. - Aslında dilin kökeni hakkında birçok teori vardır, ama hiç kimse gerçekten bilmiyor.

honest

That's my favorite book! Honestly! The book is worth reading. - O benim en sevdiğim kitabım. Gerçekten okunmaya değer.

Honestly, I really like you. - Doğrusu, seni gerçekten seviyorum.

quite

Women really are quite dangerous. The more I think about this, the more I'm able to understand the reasoning behind face covering. - Kadınlar gerçekten oldukça tehlikeliler. Bu konuda ne kadar çok düşünürsem, o kadar çok yüz örtüsünün arkasındaki nedeni anlayabileceğim.

I am quite ready for payment. - Ben, gerçekten ödeme için hazırım.

actual

Tom found that he actually liked working for Mary. - Tom Mary için çalışmayı gerçekten sevdiğini anladı.

Tom has actually never been to Boston. - Tom gerçekten asla Boston'da bulunmadı.

as a matter of fact
in all honesty
in actuality
in earnest
veritably
very

Understanding you is really very hard. - Seni anlamak gerçekten çok zor.

Every sentence that starts with I'm not racist, but is likely to be very racist indeed. - Ben ırkçı değilim, ama ile başlayan her cümlenin gerçekten çok ırkçı olması muhtemeldir.

be plumb
in truth
say the truth
honestly

That's my favorite book! Honestly! The book is worth reading. - O benim en sevdiğim kitabım. Gerçekten okunmaya değer.

Honestly, I really like you. - Doğrusu, seni gerçekten seviyorum.

in effect
notably
in faith
earnest
of a truth
iwis
truthfully

You will answer truthfully, won't you? - Gerçekten cevap vereceksin, değil mi?

verily
bona fide
in actual fact
properly
simply

He was so funny at the party that I simply couldn't restrain my laughter. - O, partide o kadar komikti ki gerçekten gülmeme engel olamadım.

positively
literally

The monster literally had eyes in the back of its head. It was really creepy! - Canavarın gerçekten kafasının arkasında gözleri vardı. Bu gerçekten ürperticiydi!

I am literally crying right now. - Ben şimdi gerçekten ağlıyorum.

real

Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me. - Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.

Understanding you is really very hard. - Seni anlamak gerçekten çok zor.

by my troth
regularly
in sooth
true

They say that in America anyone can become president, but perhaps that's not really true. - Onlar Amerika'da herhangi birinin başkan olabileceğini söylüyorlar fakat belki gerçekten doğru değildir.

I'm not sure if this is really true or not. - Bunun gerçekten doğru olup olmadığına emin değilim.

of a verity
honest injun
truly, really, actually, indeed, honestly
yea

Did that accident really happen last year? - Kaza gerçekten geçen yıl mı oldu?

Tom has really changed a lot since last year. - Tom geçen yıldan beri gerçekten çok değişti.

forsooth
sure enough
in troth
truly, really
it's no joke
for real

If you keep on complaining, I will get mad for real. - Şikayet etmeye devam edersen, gerçekten delireceğim.

At that time, I thought that I was going to die for real. - O zaman, gerçekten öleceğimi sandım.

yes indeed
in very deed
in point of fact
effect

That was really effective. - O gerçekten etkiliydi.

practical

It's not really practical. - Gerçekten pratik değil.

Religion is very personal. Practically everyone has really his own religion. Collectivity in religion is an artifice. - Din çok bireyseldir. Neredeyse herkesin gerçekten kendi dini vardır. Dindeki bütünlük bir kurnazlıktır.

earnest(1)
truth

Did you really expect him to tell you the truth? - Onun gerçeği söyleyeceğini gerçekten bekliyor muydunuz?

But we know nothing really; for truth lies deep down. - Biz gerçekten bir şey bilmiyoruz; gerçek derinde yatıyor.

truthful

You will answer truthfully, won't you? - Gerçekten cevap vereceksin, değil mi?

Türkçe - Türkçe
Gerçek olarak, hakikaten, sahi, sahiden, filhakika, filvaki: "Hiçbir genç adam, ölümü gerçekten düşünmemiştir."- N. Ataç
Gerçek olarak, hakikaten, sahi, sahiden, filhakika, filvaki