her zamanki

listen to the pronunciation of her zamanki
Türkçe - İngilizce
ordinary, habitual, accustomed, usual
late

They're late, as usual. - Onlar her zamanki gibi geç kaldılar.

She came late as usual. - O, her zamanki gibi geç geldi.

routine

We expected the routine, but we got the extraordinary. - Her zamanki gibi olacağını umuyorduk, ama sıra dışı bir durumla karşılaştık.

habitual

Grandfather sat in his habitual place near the fire. - Büyükbaba ateşin yanındaki her zamanki yerine oturdu.

stock
ordinary
accustomed
usual

As usual, the physics teacher was late for class. - Her zamanki gibi, fizik öğretmeni, sınıfa geç kalmıştı.

I'll meet you at the usual time. - Her zamanki saatte seni karşılayacağım.

regular

Fill her up with regular. I'll be paying in cash. - Her zamanki gibi onu fulle. Nakit ödeyeceğim.

wonted
her zaman
always

You're always singing. - Her zaman şarkı söylüyorsun.

Bill is always honest. - Bill her zaman dürüsttür.

her zamanki gibi
as usual, as ever as
her zaman
ever

Every time cigarettes go up in price, many people try to give up smoking. - Her zaman sigara fiyatları yükseliyor, çok sayıda insan sigara içmeyi bırakmaya çalışıyor.

He is stronger than ever. - O, her zamankinden daha güçlüdür.

herzamanki
regular
herzamanki
{s} usual
her zaman
any time

Please come and see me any time. - Lütfen her zaman beni görmeye gelebilirsin.

You can call me any time. - Beni her zaman arayabilirsin.

her zaman
for ever

Tom always blames me for everything. - Tom her zaman beni her şey için suçluyor.

Tom always blames Mary for everything. - Tom her zaman Mary'yi her şey için suçluyor.

her zaman
everytime
her zaman
all the time

Bill is honest all the time. - Bill her zaman dürüsttür.

On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time. - İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil.

her zaman
routinely
her zaman
year

Japan has produced more cars than ever this year. - Japonya bu yıl her zamankinden daha çok araba üretti.

My five year old daughter always goes to kindergarten happy and full of energy. - Beş yaşındaki kızım kreşe her zaman mutlu ve enerji dolu gider.

her zaman
all times
her zaman
all the while

He kept smoking all the while. - O her zaman sigara içmeye devam etti.

She did nothing but cry all the while. - O her zaman ağlamaktan başka hiçbir şey yapmadı.

her zaman
invariably
her zamanki gibi
as usual

He came late as usual. - O, her zamanki gibi geç geldi.

As usual, the physics teacher was late for class. - Her zamanki gibi, fizik öğretmeni, sınıfa geç kalmıştı.

her zaman
in season and out of season
her zaman
forever

It feels like I've known you forever. - Seni her zaman tanıdım gibi geliyor.

He will forever live on in our memories. - O her zaman anılarımızda yaşayacak.

her zaman
at any time

You can leave at any time. - Her zaman gidebilirsin.

An accident may happen at any time. - Bir kaza her zaman olabilir.

her zaman
(deyim) for ever and a day
her zaman
every time

This works every time. - Bu her zaman işe yarar.

He drinks his coffee black every time. - O, her zaman kahvesini sade içer.

her zaman
e'er
her zaman
evermore
her zaman
night and day
her zaman
all along

It was you all along, wasn't it? - O her zaman sendin, değil mi?

her zamanki gibi
ordinarily
her zaman
any old time
her zaman
always, for ever, forever, evermore
her zaman
not always
her zaman
each time
her zamanki gibi
as always

Tom rose early as always. - Tom her zamanki gibi erkenden kalktı.

You are in my heart today as always. - Bugün her zamanki gibi kalbimdesin.

her zamanki gibi
usual

As usual, the physics teacher was late for class. - Her zamanki gibi, fizik öğretmeni, sınıfa geç kalmıştı.

As usual, Mike was late for the meeting this afternoon. - Her zamanki gibi, Mike, bu öğleden sonra toplantı için geç kalmıştı.

her zaman
anytime

If there's anything at all that you don't understand, you can ask me anytime. - Anlamadığın herhangi bir şey olursa, bana her zaman sorabilirsin.

I will be glad to help you anytime. - Size yardım etmekten her zaman mutlu olacağım.

her zaman
at all times

Keep clear at all times. - Her zaman açık tutun.

Pay attention to your surroundings at all times. - Her zaman çevrenize dikkat edin.

herzamanki
wonted
Türkçe - Türkçe
(Osmanlı Dönemi) ÂDÎ
Her zaman
daima
Her zaman
(Osmanlı Dönemi) YEKSAN
Her zaman
her dem
her zaman
Ara vermeden, sürekli, daima, sık sık
İngilizce - Türkçe

her zamanki teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

her zamanki halim
my usual self
(bu benim) her zamanki halim
my usual self