Yurtdışına giden öğrencilerin sayısı artmaktadır.
- The number of students going abroad is on the increase.
Dünyada mülteci sayısı giderek artmaktadır.
- The number of refugees in the world increases steadily.
Şirket kâr payını arttırmak için ucuz iş gücü kullanıyor.
- This company uses cheap labor to increase its profit margins.
Fiyatı arttırmak isterim.
- I would like to increase the price.
Bu, pazar payımızı artırmak için büyük bir fırsat.
- This is a great opportunity to increase our market share.
Bu makale, kelime hazinesini artırmak isteyenler için öneriler içerir.
- This article contains tips for those who are eager to increase their vocabulary.
Arabaların sayısı artmakta.
- The number of cars is on the increase.
Yıldan yıla üretim artmaya devam etti.
- Year after year, production continued to increase.
Ben harçlıkta bir artış hakkında babamla görüştüm.
- I approached my father about an increase in allowance.
Nüfusta sürekli bir artış vardı.
- There was a steady increase in population.
Kârlarımızı yükseltmek için ne yapabiliriz?
- What can we do to increase our profits?
Şirket kâr payını arttırmak için ucuz iş gücü kullanıyor.
- This company uses cheap labor to increase its profit margins.
Bağımlılık yapan bütün ilaçlar, beyinde dopamin salgılanmasını arttırır.
- All drugs of addiction increase the release of dopamine in the brain.
İthalatın ani yükselişine şaşırdık.
- We were surprised by a sudden increase in imports.
Günümüzde Avrupa ülkelerinin çoğunluğu sosyal demokratlar tarafından yönetilir ama aşırı sağda gözle görülür bir yükseliş var.
- Nowadays, the majority of European countries is ruled by social democrats, but there is a noticeable increase of right-wing extremism.
Dünya nüfusu yükselme eğilimindedir.
- The world's population tends to increase.
Yurtdışına giden öğrencilerin sayısı artmaktadır.
- The number of students going abroad is on the increase.
Trafik kazalarının sayısı artmaktadır.
- There has been an increase in the number of traffic accidents.
Zaman geçerken bilgelik artar.
- As time passes, wisdom increases.
Son zamanlarda bu ürün için talep arzdan daha hızlı artmıştır.
- Recently the demand for this product has increased faster than the supply.
O, maaşının artırılmasını talep etti.
- He demanded that his salary be increased.
Kelime haznemi artırmak istiyorum.
- I want to increase my vocabulary.
Fiyat artışları reel ve nominal büyüme oranları arasındaki farkı açıklar.
- Price increases explain the difference between the real and nominal growth rates.
Aile serveti bir hayli artmıştır.
- The family fortune has increased a great deal.
1895 yılında kayıt tutmaya başlanmasından bu yana ABD'de ortalama sıcaklık 1.3 ° F ila 1.9 ° F artmıştır; bu artışın çoğu 1970 yılından bu yana meydana geldi.
- U.S. average temperature has increased by 1.3°F to 1.9°F since record keeping began in 1895; most of this increase has occurred since about 1970.
Artan bir şekilde yardımına ihtiyacım var.
- I increasingly need your help.
Leyla'nın giderek artan orandaki garip davranışları onun anne ve babasını çok endişelendiriyordu.
- Layla's increasingly odd behavior worried her parents a lot.
Fransız parfümleri üzerindeki vergiler, ABD'de arttırılmıştır.
- Taxes on French perfumes have been increased in the United States.
Cinayetlerin sayısı Japonya gibi bir ülkede bile artmaktadır.
- The number of murders is increasing even in a country like Japan.
Trafik kazalarının sayısı giderek artmaktadır.
- Traffic accidents are increasing in number.
Tom arkadaş çevresinden gitgide soyutlanmıştı.
- Tom was increasingly isolated of his circle of friends.
İş gücümüzü arttırdık.
- We've increased our manpower.
Fransız parfümleri üzerindeki vergiler, ABD'de arttırılmıştır.
- Taxes on French perfumes have been increased in the United States.
Öğrenim yapmak için yurtdışına giden öğrenci sayısı her yıl artmaktadır.
- The number of students going abroad to study is increasing each year.
Yurt dışına çıkan Japon sayısı yıldan yıla artmaktadır.
- The number of Japanese going overseas has been increasing year by year.
Şöhretler gelip geçici. Sadakatler değişken. Yönetim ekipleri gittikçe elemanlarından daha kopuk.
- Reputations are volatile. Loyalties are fickle. Management teams are increasingly disconnected from their staff.
Bu bilgi çağıdır, ve bilgisayarlar günlük hayatımızda gittikçe önemli rol oynuyorlar.
- This is the age of information, and computers are playing an increasingly important role in our everyday life.
O, giderek daha çok kaygılanıyordu.
- He was getting increasingly anxious.
Ne yazık ki kavşaklardaki trafik sinyallerinin sayısını artırmak trafik kazalarının sayısın azaltmaya yardımcı olmadı.
- Unfortunately, increasing the number of traffic signals at intersections didn't help decrease the number of traffic accidents.
Artan bir şekilde yardımına ihtiyacım var.
- I increasingly need your help.
O, giderek daha çok kaygılanıyordu.
- He was getting increasingly anxious.
Modern finans giderek karmaşık ve sofistike hale geliyor.
- Modern finance is becoming increasingly complicated and sophisticated.
I need your help more and more.
- I increasingly need your help.
... and then we'd increase it over time when we're ready. ...
... And how can I reduce those stress responses and increase ...