Today, many people worry about losing their jobs.
- Bugün, bir sürü insan işsiz kalma konusunda endişeleniyor.
Man is the only animal that can laugh.
- İnsan gülebilen tek hayvandır.
Products with GMO are dangerous to human life.
- GDO'lu ürünler insan hayatı için tehlikelidir.
War is a crime against humanity.
- Savaş, insanlık dışı bir suçtur.
Older people are often afraid of trying new things.
- Yaşlı insanlar sık sık yeni şeyleri denemekten korkarlar.
A Japanese person would never do such a thing.
- Bir Japon insanı böyle bir şeyi asla yapmazdı.
Isn't that the most humane punishment for criminals?
- Bu, suçlular için en insancıl ceza değil midir?
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
As a result, people have got so used to being paid this way that they're uncomfortable with any other.
- Sonuçta, insanlar kendilerine bu şekilde ödeme yapılmasına öyle alışmışlar ki başka türlüsünden rahatsız oluyorlar.
Tom doesn't like it when people invade his personal space by standing too close to him.
- İnsanlar ona çok yakın durarak onun kişisel alanını istila ettiğinde Tom bunu sevmez.
People have different personalities.
- İnsanların farklı kişilikleri var.
People should be honest with one another.
- İnsanlar birbirlerine karşı dürüst olmalı.
After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
- Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
After First Contact, the material and spiritual development of humanity flourished.
- İlk temastan sonra, insanlığın maddesel ve ruhsal gelişimi ilerledi.
So long as the human spirit thrives on this planet, music in some living form will accompany and sustain it and give it expressive meaning.
- İnsan ruhu yeryüzünde bulunduğu müddetçe; müzik, canlı bir varlık gibi ona eş ve destek olup büyük anlam katacak.
Human beings can live up to 40 days without food, but no more than 7 without water.
- İnsan gıda olmadan 40 gün kadar yaşayabilir fakat susuz en fazla 7.
Human beings succeeded in flying into space.
- İnsanoğlu uzaya uçmayı başardı.
All human beings are mortal.
- Bütün insanlar ölümlüdür.
Above the moon, everything is eternal; below, there is nothing save mortality.
- Ayın üstünde, her şey sonsuz; altında, insanoğlu hariç bir şey yok.
War is a crime against humanity.
- Savaş, insanlık dışı bir suçtur.
You should work in the interests of humanity.
- İnsanlığın çıkarları için çalışmalısın.
Eating animals is not that different from anthropophagy or cannibalism.
- Hayvanları yeme, insan yeme ve yamyamlıktan o kadar farklı değildir.
What anthropoid would your girlfriend be most like? What a question... Well, um... An orangutan, I guess.
- Kız arkadaşını en çok hangi insansı maymuna benzetirdin? Ne biçim bir soru ... Peki, um ...Sanırım, bir orangutan.
He is a man of character.
- O kişilikli bir insandır.
I've always been a good judge of character.
- Her zaman insan sarrafıydım.
He is not a good person.
- O iyi bir insan değil.
A person's heart is approximately the same size as their fist.
- Bir insanın kalbi, yaklaşık olarak yumruğuyla aynı boyuttadır.
Men, dogs, fish, and birds are all animals.
- İnsanlar, köpekler, ve kuşlar hepsi hayvandır.
The people don't like the birds.
- İnsanlar kuşları sevmiyorlar.
Each human being is an individual.
- Her insan bir bireydir.
This book says the earliest man-made bridges date back to the New Stone Age.
- Bu kitap en eski insan yapısı köprülerin Yeni Taş Çağına kadar uzandığını söylüyor.
Poverty is not an accident. Like slavery and apartheid, it is man-made and can be removed by the actions of human beings.
- Yoksulluk tesadüf değildir. Kölelik ve apartheid gibi insan ürünüdür ve insan etkinlikleriyle ortadan kaldırılabilir.
He is a very forgetful fellow.
- O, çok unutkan bir insandır.
The most instinctive act of nearly every creature is to protect its young, and with humans, this response persists for a lifetime.
- Neredeyse her canlının en içgüdüsel davranışı küçüklerini korumaktır, ve insanlarda bu müdahale hayat boyu sürer.
I'm a creature of habit.
- Ben bir alışkanlıkların insanıyım.
After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
- Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
Guns don't kill people. People kill people.
- Silahlar insanları öldürmez. İnsanlar insanları öldürür.
We need a clear definition of the concept of human rights.
- İnsan hakları kavramının açık bir tanımına ihtiyacımız var.
A scholar made an excellent speech about human rights.
- Bir bilim adamı, insan hakları hakkında harika bir konuşma yaptı.
You are the devil incarnate.
- Sen şeytanın insan şekline girmiş halisin.
Get these folks some drinks.
- Bu insanlara bazı içecekler alın.
In Dutch folklore, kabouters are tiny people who live underground.
- Hollanda halk biliminde kabouterler yer altında yaşayan minik insanlardır.
I don't care about what they say.
- İnsanların ne dediği umurumda değil.
People are sometimes tempted to eat more than they should.
- İnsanlar bazen yemeleri gerekenden daha fazla yemek isterler.
I don't care about civil rights.
- İnsan hakları umurumda değil.
Just when the first human beings will reach Mars remains to be seen.
- Sadece ilk insanların Mars'a ne zaman varacağı zamanla görülecek.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
It was a pleasure working with you folks.
- Siz insanlarla çalışmak bir zevkti.
Get these folks some drinks.
- Bu insanlara bazı içecekler alın.
Aşk evlilikle tedavi edilebilen geçici bir deliliktir.
- Love is a temporary insanity curable by marriage.
Dahilik ve delilik arasında ince bir sınır vardır.
- There's a fine line between genius and insanity.
Kendine zarar verme genellikle cinnetin bir göstergesi olarak kabul edilir.
- Self-harm is often regarded as an indicator of insanity.
Sanık cinnet nedeniyle suçsuz bulundu.
- The defendant was found not guilty by reason of insanity.
Tom'un seni deli sanmasını istemiyorsun.
- You don't want Tom to think you're insane.
Delirmiş gibi davranıyor.
- He behaves as if he were insane.
Bu kesinlikle delicedir.
- This is absolutely insane.
Yapmaya karar verdiğin şey delice.
- What you decided to do is insane.
Şu yaşlı adam çılgın olmalı.
- That old man must be insane.
ı'm ınsane(ben manyağım-kafadan kontağım-deLiyim...vs.).