Tom was the one who helped me break out of jail.
- Tom hapisten kaçmam için bana yardım eden kişiydi.
Tom helped me break out of jail.
- Tom hapisten kaçmama yardım etti.
He made for the door and tried to escape.
- Kapıya doğru yöneldi ve kaçmaya çalıştı.
Tom ran as fast as he could to escape from the angry bear.
- Tom kızgın ayıdan kaçmak için elinden geldiği kadar hızlı koştu.
We must lose no time in escaping.
- Kaçmada zaman kaybetmemeliyiz.
Air atoms and molecules are constantly escaping to space from the exosphere.
- Hava atomları ve molekülleri sürekli egzosferden uzaya kaçmaktadır.
Brown and his friends were forced to flee.
- Brown ve arkadaşları kaçmak zorunda bırakıldılar.
Tom's first instinct was to run away.
- Tom'un ilk içgüdüsü kaçmaktı.
I wanted to run away with you.
- Sizinle kaçmak istedim.
Brown himself did not want to escape.
- Brown kendisi kaçmak istemedi.
Tom ran as fast as he could to escape from the angry bear.
- Tom kızgın ayıdan kaçmak için elinden geldiği kadar hızlı koştu.
Tom checked his wallet to see how much money he had.
- Tom kaç parası olduğunu görmek için cüzdanını kontrol etti.
I was just wondering how much it would cost to have my car washed and waxed.
- Ben sadece arabamı yıkatmanın ve cilalatmanın kaça mal olacağını merak ediyordum.
We've got to break out tonight or I'll go crazy!
- Biz bu gece kaçmak zorundayız, yoksa çıldıracağım.
She's beautiful, that's true—but once she opens her mouth, you'll only want to get away!
- O güzel, bu doğru ama o ağzını bir defa açtı mı sen yalnızca kaçmak isteyeceksin.
Laura pretended to get closer, only to turn around and run away at the last minute.
- Laura son dakikada sadece arkasını dönmek ve kaçmak için yaklaşıyor numarası yaptı.
We seem to have escaped from danger.
- Biz tehlikeden kaçtık gibi görünüyor.
He barely escaped being hit and killed by a car.
- Araba tarafından çarpılmamak ve öldürülmemek için kıl payı kaçtı.
How many children do you have?
- Kaç tane çocuğun var?
How many times a day does that bus run?
- O otobüs günde kaç kez çalışır?
Do you know how old Miss Nakano is?
- Bayan Nakano'nun kaç yaşında olduğunu biliyor musun?
How many children do you have?
- Kaç tane çocuğun var?
They had to elope somehow.
- Onlar bir şekilde kaçmak zorunda kaldı.
I wanted to run away with you.
- Sizinle kaçmak istedim.
I wanted to run away with him.
- Onunla kaçmak istedim.
How many times does the bus run each day?
- Otobüs her gün kaç kez çalışır?
How many kids do you have?
- Kaç tane çocuğun var?
He absconded with the money.
- O, para ile birlikte kaçtı.
Tom absconded with millions of dollars from his company and is living a life of luxury on an island in the Mediterranean.
- Tom şirketten milyonlarca dolar ile kaçtı ve Akdeniz'de bir adada lüks bir hayat yaşıyor.
Tom helped me break out of jail.
- Tom hapisten kaçmama yardım etti.
When did Tom break out of prison?
- Tom ne zaman hapishaneden kaçtı?
Well, it's time for me to run off. Bye!
- Artık benim için kaçmamın vakti geldi. Hoşçakal!
Why did you run off to Boston?
- Neden Boston'a kaçtın?
Gas seems to be escaping from the pipe.
- Borudan gaz kaçıyor gibi görünüyor.
Gas was escaping from a crack in the pipe.
- Borudaki bir çatlaktan gaz kaçıyordu.
Did you see anyone run away?
- Birinin kaçtığını gördün mü?
Tom felt the urge to run away.
- Tom kaçma arzusu hissetti.
A large animal fled from the zoo.
- Büyük bir hayvan hayvanat bahçesinden kaçtı.
Jews fled the Spanish Inquisition and took shelter in Ottoman Empire in the fifteenth century.
- Yahudiler, İspanyol Engizisyonundan kaçtılar ve onbeşinci asırda Osmanlı İmparatorluğu'na sığındılar.
We should get out of here now.
- Buradan hemen kaçmalıyız.
Run, Tom. Get out of here!
- Kaç Tom. Çık buradan!
There is no reason for her to flee.
- Onun kaçması için bir sebep yok.
Twenty sparrowhawks flee before an owl.
- Yirmi atmaca bir baykuşun önünde kaçtı.
We've got to break out tonight or I'll go crazy!
- Biz bu gece kaçmak zorundayız, yoksa çıldıracağım.
I had to get away from Boston.
- Boston'dan kaçmak zorunda kaldım.
I just had to get away.
- Ben sadece kaçmak zorunda kaldım.
Excess of politeness is annoying.
- Kibarlığın aşırıya kaçması can sıkıcı.
Layla has eloped with Fadil.
- Leyla, Fadıl'la kaçtı.
They had to elope somehow.
- Onlar bir şekilde kaçmak zorunda kaldı.
Tom's first instinct was to run away.
- Tom'un ilk içgüdüsü kaçmaktı.
He had no choice but to run away.
- Onun kaçmaktan başka seçeneği yoktu.