Bu kararı nasıl verdiğini daha sonra açıkladı.
- He explained later how he made this decision.
Üç saat sonra eve geri döndü.
- He returned home three hours later.
Genç bir adamken, sonradan ünlü olacağını bilmiyordu.
- As a young man, he did not know that he was to become famous later on.
Seri katillerin çoğu, çocukluklarında şiddete maruz kalmışlardır, ama çocukluklarında şiddete maruz kalan çok az insan, sonradan seri katil olmuştur.
- Most serial killers have experienced brutal childhoods, but very few people who experienced brutal childhoods later become serial killers.
Seni daha sonra tekrar arayayım,tamam mı?
- Let me call you back later, OK?
Daha sonra bir kişi daha bize katılıyor olacak.
- One more person will be joining us later.
Daha sonraki hayatınızda yararlı olacakları için böyle kitapları okuyun.
- Read such books as will be useful in later life.
Daha sonraki hayatında sana faydalı olacak kitapları okumalısın.
- You should read the kind of books that will be useful to you later in life.
Alışılageldiği üzere gecikmişti.
- He was late as usual.
Üzgünüm, muhtemelen yaklaşık 20 dakika gecikmiş olacağım.
- Sorry, I'm probably going to be about 20 minutes late.
Geç kaldığım için üzgünüm.
- Sorry for being late.
Geç kaldığım için üzgünüm.
- I'm sorry I'm so late.
Durumu daha sonra size açıklayacağım.
- I will explain the situation to you later on.
Onun hakkında her şeyi daha sonra sana bildireceğim.
- I'll let you know all about it later on.
Hata baştan sağda mı yoksa sonradan mı meydana geldi? - Ne zaman?
- Did the error occur right from the start or later on? - When?
Genç bir adamken, sonradan ünlü olacağını bilmiyordu.
- As a young man, he did not know that he was to become famous later on.
Geç kalanlar için bir ceza düşünülüyor mu?
- Is a punishment for latecomers being considered?
Bu iş yerinde, geç kalanlar için sert ve hızlı kurallar var.
- The company has hard and fast rules against lateness.
Geçen yılla karşılaştırıldığında bahar bu yıl geç geldi.
- Spring has come later this year compared with last year.
Geçen sene kardeşim okula her gün geç kalırdı.
- Last year, my brother was late for school every day.
Son zamanlarda onu görmedim
- I have not seen him lately.
Ağustos ayı sonlarında İtilâf Devletleri, Paris'i ele geçirdi.
- In late August, the Allied forces captured Paris.
Geç olması hiç olmamasından daha iyidir.
- Better late than never.
Derhal başlayalım; zaten geç oldu.
- Let's start at once; it's already late.
Onlar her zamanki gibi geç kaldılar.
- They're late, as usual.
Her zamanki gibi, fizik öğretmeni, sınıfa geç kalmıştı.
- As usual, the physics teacher was late for class.
Tom'un son zamanlardaki davranış tarzı hakkında ne düşünüyorsun?
- What do you think of the way Tom has been behaving lately?
Tom geç kalmak istemiyor.
- Tom doesn't want to be late.
Tom amacının geç kalmak olmadığını söyledi.
- Tom said that he didn't mean to be late.
Dr. Sadık o ölüme neyin neden olduğu hakkında hiçbir fikri olmadığını daha sonra itiraf etti.
- Dr. Sadiq admitted later he had no idea what caused that death.
Herkes er ya da geç ölür.
- Everyone dies sooner or later.
Maria'nın rahmetli kocası bir kemancıydı.
- Maria's late husband was a violinist.
Rahmetli arkadaşımın kızı Babamın ruhu için dua edeceğim. dedi.
- My late friend's daughter said, I will pray for my father's soul.
Gecikmek istemiyorum.
- I don't want to be late.
Gecikmek istemiyoruz.
- We don't want to be late.
Gecikme ücreti ne kadar?
- How much is the late fee?
Gecikmek istemiyoruz.
- We don't want to be late.
Er ya da geç, şu an sahip olduğumuz TV çok eski bir model olduğu için yeni bir televizyon almak zorunda kalacağız.
- Sooner or later, we'll have to buy a new TV since the TV we have now is a very old model.
Altı yıl sonra yeniden seçildi.
- He was re-elected six years later.
Şimdilik hoşça kal, sonra görüşürüz.
- So long, see you later.
Araştırma enstitüsü, 1960'ların sonlarında kurulmuştur.
- The research institute was established in the late 1960s.
Ağustos ayı sonlarında İtilâf Devletleri, Paris'i ele geçirdi.
- In late August, the Allied forces captured Paris.
Bu eski çocuk oyuncu daha sonra bir uyuşturucu bağımlısı oldu.
- This former child actor later became a drug addict.
Er ya da geç, şu an sahip olduğumuz TV çok eski bir model olduğu için yeni bir televizyon almak zorunda kalacağız.
- Sooner or later, we'll have to buy a new TV since the TV we have now is a very old model.
Er geç farkına varacak.
- She will notice sooner or later.
Er geç geri döneceğini biliyordum.
- I knew you'd come back sooner or later.
Görüşürüz. Evet, daha sonra görüşürüz.
- See you. Yes, see you later.
Daha sonra görüşürüz sanırım.
- I guess I'll see you later.
Erken kalk, yoksa geç kalacaksın.
- Get up early, or you'll be late.
Erken kalk, yoksa okula geç kalacaksın.
- Get up early, else you'll be late for school.
The meeting was adjourned to a later date.
I wanted to do it now, but I'll have to do it later.
Later, dude.
You came in late yesterday and today you came in even later.
The Victorian era is a later period of English history than the Elizabethan era.
I arrived later than my roommate.
Ten years on nothing had changed in the village.
Lancaster bore him -- such a little town, / Such a great man. It doesn't see him often / Of late years, though he keeps the old homestead / And sends the children down there with their mother.
At about 11 pm one night in Corporation Street my watch were on van patrol and Yellow Watch were on lates as usual.
Then this ain't no place for you, remarked Private Piggott. They'll be 'aving a shot at us byembye, then you'll catch it again. What d'yer come 'ere for ?.
The medial side of the knee faces the other knee, while the outer side of the knee is lateral.
Didn't know you were sick, Whitey, thought you were like . . . some of the other times. From the top stair, See you later, alligator.
He’ll turn up sooner or later.
... all the conversations taking place in every airport in real time and later. Will the Iranian ...
... And she calls me three months later. ...