Muhabir: Ona bir kedi yavrusu aldınız mı?
- Reporter: Did you buy her a kitten?
O, ona nerede yaşadığını sordu.
- He asked her where she lived.
Emi kendine yeni bir elbise ısmarladı.
- Emi ordered herself a new dress.
Kız bayıldı, fakat biz onun yüzüne su döktüğümüzde o kendine geldi.
- The girl fainted, but she came to when we threw water on her face.
Aşk onu rüyalarında görmektir.
- Love is seeing her in your dreams.
Onu sevip sevmediğini bilmiyorum.
- I don't know whether you like her or not.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- He promised to meet her at the coffee shop.
Onun elleri buz kadar soğuktu.
- Her hands were as cold as ice.
Yeni bir araba satın alması için babasına baskı yaptığında Catherine'nin bir art niyeti vardı; O, arabayı kendisinin sürebileceğini umuyordu.
- Catherine had an ulterior motive when she urged her father to buy a new car. She hoped that she'd be able to drive it herself.
Mary gerçekten harika. O benim için harika bir yemek pişirdi ve bulaşıkları bile kendisi yıkadı.
- Mary is really great. She cooked a wonderful meal for me and even washed the dishes herself.
O ondan daha akıllıdır.
- He's smarter than her.
Herkes ondan iyi şekilde bahseder.
- Everybody speaks well of her.
Buraya taşındığımızdan beri beş yıl geçti.
- It is five years since we moved here.
Buraya dün akşam altıda geldik.
- We arrived here at six yesterday evening.
Hey, hemen buraya gelebilir misin?
- Hey, could you come up here right away?
Hey, burada ne oluyor.
- Hey, what's going on here?