Orada kalenin kalıntılarını hâlâ görebilirsin.
- You can still see the remains of the fortress there.
Tek kanıt iç çamaşıra yapışmış meni kalıntılarıydı.
- The only proof was the remains of the semen which had stuck to the underwear.
Orada kalenin kalıntılarını hâlâ görebilirsin.
- You can still see the remains of the fortress there.
Onlar tarihte kaybolmuş bir uygarlığın kalıntılarını çaldılar.
- They took away the remains of a civilization lost in history.
Sadece ölüm kaldığında, son çare yiyecek için yalvarmaktır.
- When only death remains, the last resort is to beg for food.
Onun ölümünün sebebi bir sır olarak kalır.
- The cause of his death still remains a mystery.
O, tehlike karşısında sakin kalır.
- He remains calm in the face of danger.
Söz uçar, yazı kalır.
- Words fly away, the written remains.
Bunda anonim kalmak istiyorum.
- I want to remain anonymous in this.
O zamandan beri yurt dışında kalmaktadır.
- She has remained abroad ever since.
Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
- In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
Söz uçar, yazı kalır.
- Words fly, texts remain.
Antik uygarlıkların kalıntılarını korumaya çalışmalıyız.
- We must try to preserve the remains of ancient civilizations.
Onlar tarihte kaybolmuş bir uygarlığın kalıntılarını çaldılar.
- They took away the remains of a civilization lost in history.
Kazı sırasında insan kalıntıları bulundu.
- Human remains were found during the excavation.
Orada kalenin kalıntılarını hâlâ görebilirsin.
- You can still see the remains of the fortress there.
He couldn't bring himself to eat the remains of the chicken dinner.
We'll go ahead, while she remains here.
The victim's remains were one small piece of bone.
If his governor finds out, he is wormfood.
The light remained red for two full minutes.