Here’s a good potluck of beans and stew.
I know what a lucky boy I am.
- Ben ne şanslı bir çocuk olduğumu biliyorum.
When one lucky spirit abandons you another picks you up. I just passed an exam for a job.
- Şanslı bir ruh seni terk ettiği zaman, bir başkası seni alır.Ben az önce bir iş sınavını geçtim.
By good fortune, they escaped.
- Iyi şans sayesinde onlar kaçtı.
He had the fortune to marry a nice girl.
- Onun güzel bir kızla evlenme şansı vardı.
This is the chance of a lifetime.
- Bu bir ömür boyu şanstır.
Any chance you know where I put my keys?
- Anahtarlarımı nereye koyduğumu bilmen için şans var mı?
I am happy about your good luck.
- Ben senin iyi şansın hakkında mutluyum.
Happiness in marriage is entirely a matter of chance.
- Evlilikte mutluluk tamamen şans işi.
He had the good fortune to marry a pretty girl.
- Güzel bir kızla evlenmek için iyi şansı vardı.
She had the good fortune to get into the school she wanted to.
- Şanslıydı ki istediği okula girdi.
I've never seen a shot like that.
- Hiç böyle bir şans görmemiştim.
This is our only shot.
- Bu bizim tek şansımız.
This is the big break I've been waiting for.
- Bu beklediğim büyük şans.
Do you believe that you will get seven years of bad luck if you break a mirror?
- Bir ayna kırarsan yedi yıl kötü şansa uğrayacağına inanıyor musun?
I should've hit Tom while I had the chance.
- Şansım varken Tom'u vurmalıydım.
You're lucky Tom didn't hit you.
- Tom sana çarpmadığı için şanslısın.
Goodbye and good luck.
- Güle güle ve iyi şanslar.
I wish you good luck.
- Sana iyi şanslar diliyorum.
Tom got a chance to start over.
- Tom'un başlamak için bir şansı var.
I am giving you a star.
- Sana bir şans veriyorum.
There is no security on this earth; there is only opportunity.
- Bu dünyada hiçbir güvenlik yoktur; sadece şans vardır.
Tom deserves another opportunity.
- Tom başka bir şansı hak ediyor.
Goodbye and good luck.
- Güle güle ve iyi şanslar.
Tom wished Mary good luck.
- Tom Mary'ye iyi şans diledi.