Ken ile gidiyorum. O, serin, nazik ve akıllı. Dahası, o bekar!
- I'm going with Ken. He is cool, gentle and smart. What's more, he is single!
Nazik bir rüzgar esiyordu.
- A gentle wind was blowing.
Mary bebek kız kardeşine karşı çok kibardır.
- Mary is very gentle with her baby sister.
Kibar görünüşlü yaşlı adam kalktı ve elini bana verdi.
- The gentle-looking old man got up and gave his hand to me.
Tom sevgi dolu ve şefkatli bir beyefendi.
- Tom is a loving and caring gentleman.
Tom, Mary'yi yavaşça itti.
- Tom gave Mary a gentle push.
O, kapıyı hafifçe itti.
- She gave the door a gentle push.
Yumuşak bir rüzgar esiyor.
- A gentle wind is blowing.
Onun sesi yumuşak ve kibardı.
- His voice was soft and gentle.
Yaşlandıkça, daha hoşgörülü oldu.
- As he grew older, he became gentler.
Tom nazikçe Mary'yi dürttü.
- Tom gently nudged Mary.
Tom Mary'yi nazikçe öptü.
- Tom kissed Mary gently.
Gerçek kibarca anlatılabilir.
- The truth can be told gently.
Eğlence parkında kendi kendine ağlayan bir erkek çocuk buldu, ve onunla kibarca konuştu. Hey, evlat, Sorun nedir? Kayboldun mu? Seni kayıp çocuklar bölümüne götürmemi ister misin?
- In the amusement park Mary found a boy on his own weeping, and spoke to him gently. Hey, sonny, what is it? Are you lost? Would you like me to take you to the Lost Children Department?
O, çocuğu yumuşak bir biçimde yere yatırdı.
- She laid the child down gently.
O gece yavaşça onun tenini okşadım.
- That night, I gently stroked her skin.
Helikopter yavaşça yere indi.
- The helicopter gently touched down.
Rüzgar ağaçlara usulca dokundu.
- The wind gently kissed the trees.
Rüzgar ağaçlara usulca dokundu.
- The wind gently kissed the trees.