Son zamanlarda pişirmedeki becerisini geliştirdi.
- She has improved her skill in cooking recently.
İngilizceni geliştirdin.
- You've improved your English.
Gelişmiş tıbbi teknoloji, uzay programının yan ürünlerinden biri oldu.
- Improved medical technology has been one of the spin-offs of the space program.
Yine de, işler gerçekten gelişmiş değil.
- Still, things haven't really improved.
İngilizce telaffuzumu geliştirmek istiyorum.
- I would like to improve my English pronunciation.
Rahip insanların maneviyatını geliştirmek için çalıştı.
- The priest tried to improve the people's morals.
Ben İngilizcemi ilerletmek istiyorum.
- I want to improve my English.
Fransızcamı ilerletmek isterim.
- I'd like to improve my French.
Öğrenci ilerlemek zorunda.
- The pupil has to improve.
Sarımsak yemeğin lezzetini artırmak için kullanılır.
- Garlic is used to improve the taste of food.
İyileştirmek değiştirmektir; mükemmel olmak sık sık değiştirmektir.
- To improve is to change; to be perfect is to change often.
Dan eski kütüphanesini iyileştirmek için yerel vakıflardan fon aldı.
- Dan received funds from local foundations to improve his old library.
Durumu düzeltmek için daha çok çalışmalıyız.
- To improve the situation, we must work harder.
Tom gerçekten geliştirmek istiyor.
- Tom really wants to improve.
Tom İngilizcesini geliştirmek için çok çalışıyor.
- Tom is working hard to improve his English.
Tom gerçekten geliştirmek istiyor.
- Tom really wants to improve.
Tom İngilizcesini geliştirmek için çok çalışıyor.
- Tom is working hard to improve his English.
İlerleme için hâlâ yer var.
- There's still room for improvement.
Öğrenci ilerlemek zorunda.
- The pupil has to improve.
... Just in the last year you can see we've improved performance ...
... We've improved how we grow food and so on. ...