in one manner or degree; for one purpose alone; simply; merely; barely

listen to the pronunciation of in one manner or degree; for one purpose alone; simply; merely; barely
Английский Язык - Турецкий язык

Определение in one manner or degree; for one purpose alone; simply; merely; barely в Английский Язык Турецкий язык словарь

only
sırf
only
yalnızca

Yalnızca kütüphanede çalışırım. - I only study in the library.

Ödevini yaptın mı? Toplantı yalnızca iki gün sonra. - Did you do your homework? The meeting is only two days away.

only
sadece

Geçmiş sadece bilinir, değişmez. Gelecek ise sadece değişir, bilinmez. - The past can only be known, not changed. The future can only be changed, not known.

Sadece birkaç kişi beni anladı. - Only a few people understood me.

only
sade

İstasyondan yürüyerek eve gitmek sadece beş dakika. - Walking from the station to the house takes only five minutes.

Etli pilav sekiz yuan. Vejetaryen pilav sadece dört yuan. - The pulao with meat is eight yuan. The vegetarian pulao is only four yuan.

only
yalnız

Yalnızca her birey ona karşı harekete geçmeye karar verirse, AIDS durdurulabilir. - AIDS can be stopped only if every person decides to take action against it.

Yalnızca kütüphanede çalışırım. - I only study in the library.

only
{s} biricik

Biricik kızımız kanserden öldü. - Our only daughter died of cancer.

Sen onun biricik arkadaşıydın. - You were his only friend.

only
{s} bir tek, eşsiz, biricik, yegâne. z
only
bağlaç bir tek
only
safi
only
bir tek

Herkesin gidebileceği bir evi, sığınabileceği bir yuvası var. Benim evim çöllerdir, yurdum çorak topraklar. Kuzey rüzgarı ışığım, yağmurda bir tek paklanırım. - Everyone has a house to go to, a home where they can find shelter. My house is the desert, my home the barren heath. The north wind is my fire, the rain my only bath.

Sorun sadece bir tek şekilde yorumlanabilir. - The question can only be interpreted a single way.

only
ne var ki
only
{s} ancak

Ancak uzun bir tartışmadan sonra bir sonuca vardılar. - Only after a long dispute did they come to a conclusion.

Zürih'ten Boston'a uçmak sekiz saat sürer, ancak dönüş için sadece altı. - It takes eight hours to fly from Zurich to Boston, but only six for the return trip.

only
ama

Onun hayattaki tek amacı zengin olmaktı. - Her only purpose in life was to get rich.

Tom çok çalıştı ama sınavda başarısız oldu. - Tom worked hard only to fail the exam.

only
bağlaç bundan başka
only
daha

Keşke sınav için daha sıkı çalışsaydım. - If only I had studied harder for the exam.

Yani sonuçta, Web'i dil öğrenmede daha iyi bir yer yapmak için biz Tatoeba ile sadece temelleri inşa ediyoruz. - So ultimately, with Tatoeba we are only building the foundations… to make the Web a better place for language learning.

only
(bağlaç) yalnız, ama, fakat
Английский Язык - Английский Язык
only
in one manner or degree; for one purpose alone; simply; merely; barely

    Расстановка переносов

    in one man·ner or degree; for one pur·pose alone; simply; merely; bare·ly

    Произношение

Избранное