Once there lived a very wicked king in England.
- Bir zamanlar İngiltere'de çok kötü bir kral yaşarmış.
Murder is a wicked crime.
- Cinayet kötü bir suçtur.
Money is the root of all evil.
- Para tüm kötülüklerin köküdür.
In my opinion, Twitter bird is the most evil bird in our world.
- Kendi görüşüme göre, Twitter kuşu dünyamızdaki en kötü kuştur.
This house is nearby, it has two bedrooms and a living room, and the decoration isn't bad; it's 1500 a month.
- Bu ev yakında, iki yatak odası ve bir oturma odası var, ve dekorasyonu kötü değil; ayda 1500.
The decorating isn't bad.
- Dekorasyon kötü değil.
The rice crop is poor this year.
- Pirinç hasatı bu yıl kötü.
We had a poor harvest because of the lack of water.
- Su yokluğu nedeniyle kötü hasat hasat yaptık.
He caught a nasty cold because he stayed up late last night.
- Dün gece geç saatlere kadar yatmadığı için kötü üşüttü.
Tom has a nasty cut on his leg.
- Tom'un bacağında kötü bir kesiği var.
I've had a lousy day.
- Kötü bir gün geçirdim.
I'm a lousy fisherman.
- Ben kötü bir balıkçıyım.
The weather was miserable yesterday.
- Hava dün çok kötüydü.
The experiment resulted in a miserable failure.
- Deney çok kötü bir başarısızlıkla sonuçlandı.
He is an evildoer, are you aware of that?
- O bir kötülük eden bir kimse, bunun farkında mısın?
My prognosis is bleak.
- Benim prognozum kötü.
I am very much surprised to hear that he got badly injured in a motorcar accident.
- Ben onun bir otomobil kazasında kötü yaralandığını duyunca çok şaşırdım.
It's ached before, but never as badly as right now.
- Daha önce ağrıyordu, ama asla şu andaki kadar kötü bir şekilde değil.
I speak French very poorly.
- Çok kötü bir şekilde Fransızca konuşuyorum.
The lubrication system was poorly designed.
- Yağlama sistemi kötü dizayn edilmişti.
We got off on the wrong foot.
- Kötü bir başlangıç yaptık.
Our experiment went wrong last week.
- Geçen hafta deneyimiz kötü geçti.
Sami was feeling unwell.
- Sami kendini kötü hissediyordu.
Unfortunately, my teachers are not the worst ones.
- Maalesef öğretmenlerim en kötüleri değil.
Unfortunately, I have bad news.
- Ne yazık ki kötü haberim var.
I had a bad cough, so I took the bitter medicine.
- Kötü bir öksürüğüm vardı, bu yüzden acı reçete aldım.
The corruption of the best is the worst.
- En iyi yolsuzluk, en kötüdür.
We hate our wicked and corrupt leaders!
- Biz kötü ve yolsuz liderlerimizden nefret ediyoruz!
Although natto smells awful, it is delicious.
- Natto kötü kokmasına rağmen, lezzetlidir.
How awful to reflect that what people say of us is true!
- İnsanların hakkımızda söylediklerinin doğru olduğunu bilmek ne kadar kötü!
He's still in poor health after his illness.
- Hastalığından sonra onun sağlığı hâlâ kötü.
Thousands of people lost their lives in the Bhopal Gas Tragedy, and even today hundreds of thousands of people still suffer from the ill-effects of the poisonous gas.
- Binlerce insan Bhopal Gaz Trajedisi'nde hayatlarını kaybetti ve bugün bile yüzlerce, hatta binlerce insan hâlâ zehirli gazın kötü etkilerinden muzdariptir.
Nigger is an offensive word.
- Zenci kötü bir kelimedir.
Tom is a malignant narcissist.
- Tom kötü huylu bir narsisist.
George III has been unfairly maligned by historians.
- George III, tarihçiler tarafından haksız yere kötü muamele gördü.
Tom speaks French so badly that he is often misunderstood.
- Tom Fransızcayı o kadar kötü konuşuyor ki çoğunlukla yanlış anlaşılıyor.
I made a bad mistake on the test.
- Testte kötü bir hata yaptım.
Some people believe that black cats bring bad luck.
- Bazı insanlar siyah kedilerin kötü şans getirdiklerine inanırlar.
Blackbeard was a notorious English pirate.
- Karasakal kötü şöhretli bir İngiliz korsandı.
He is badly off, because his book doesn't sell well.
- O oldukça kötü, çünkü kitabı iyi satmıyor.
The weather getting worse, the departure was put off.
- Hava kötüleştiği için, kalkış ertelendi.
I hate Sunday! It's a horrible day!
- Pazar gününden nefret ediyorum! Çok kötü bir gün!
This medicine tastes horrible.
- Bu ilaç çok kötü tadıyor.
Beth is afraid of the dark because of her evil brother.
- Beth kötü erkek kardeşinden dolayı karanlıktan korkuyor.
It got dark, and what was worse, it began to rain.
- Hava karardı ve daha da kötüsü yağmur yağmaya başladı.
You should consult a doctor if the symptoms get worse.
- Belirtiler daha da kötüleşiyorsa bir doktora danışmalısın.
The weather today is worse than yesterday.
- Bugün hava dünkünden daha kötü.
Sorry, I'm bad at explaining.
- Kusura bakma, açıklama yapma konusunda kötüyüm.
I'm sorry that I said such mean things about you and Tom.
- Sen ve Tom hakkında böylesine kötü şeyler söylediğime üzgünüm.
He did it without malice.
- Onu kötü niyet olmadan yaptı.
There was no malice in what he did.
- Onun yaptığında hiçbir kötü niyet yoktu.
The villain threatened to defenestrate the hostages.
- Kötü adam rehineleri pencereden atmakla tehdit etti.
In this story, the hero is also the villain.
- Bu hikayede kahraman da kötü adam.
Sami was a vicious malicious salesman.
- Sami kötü niyetli bir satıcıydı.
Malicious gossip spreads like wildfire. I guess that's why they say bad news travels fast.
- Kötü niyetli dedikodular orman yangını gibi yayılır.Sanırım kötü haber tez yayılır demelerinin nedeni budur.
While in jail, Tom befriended John, an infamous car thief.
- Tom, hapiste iken, kötü şöhretli bir araba hırsızı olan John'la arkadaş oldu.
The most infamous expression for the year 2011 is Kebab murders.
- 2011 yılının en kötü şöhretli ifadesi Kebap cinayetleridir.
Tom is a malignant narcissist.
- Tom kötü huylu bir narsisist.
Tanning is stinky work.
- Tabaklama kötü kokulu bir iştir.
Malnutrition occurs when a person's diet contains too few or too many nutrients.
- Kötü beslenme bir kişinin diyetinde çok az ya da çok besin içerdiği zaman oluşur.
The stench is overpowering.
- Kötü koku bayıltıyor.
Tom has been in far worse situations than this.
- Tom bundan çok daha kötü durumdaydı.
Tom is in worse shape than John.
- Tom, John'dan daha kötü durumda.