The river is 35 meters across.
- Nehir karşıdan karşıya 35 metredir.
The river is fifty yards across.
- Nehir karşıdan karşıya elli yardadır.
If God is with us, then who can be against us?
- Eğer Allah bizimleyse, sonra kim bize karşı çıkabilir?
My university friend is against terror.
- Üniversite arkadaşım terör karşıtı.
The exchange rate of the dollar versus the euro has declined.
- Doların Avroya karşı kuru inişe geçti.
The teacher and I sat down face to face.
- Öğretmen ve ben karşı karşıya oturduk.
I was face to face with my parents' murder.
- Ben anne ve babamın katili ile karşı karşıyaydım.
I was able to swim across the river.
- Ben nehri karşıdan karşıya yüzebildim.
I am able to swim across the river.
- Nehri karşıdan karşıya yüzebilirim.
Lincoln welcomed his old political opponent.
- Lincoln eski siyasi rakibini karşıladı.
He doesn't stand a chance against his opponent.
- Onun rakibine karşı bir şansı yok.
There is no evidence to the contrary.
- Hiçbir karşıt kanıt yoktur.
His house is on the opposite side of the street.
- Onu evi caddenin karşı tarafında.
Their house is just opposite the bus stop.
- Onların evi otobüs durağının tam karşısında.
He countered their proposal with a surprising suggestion.
- O, onların teklifine şaşırtıcı bir öneri ile karşılık verdi.
The policeman discovered counterevidence.
- Polis karşı delili keşfetti.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
They behave towards Muslims in a way in which a Muslim would never behave towards his enemy.
- Onlar müslümanlara karşı bir müslümanın düşmanına karşı asla davranmadığı şekilde davranıyor.
He said that he had met her a week before.
- O,bir hafta önce onunla karşılaştığını söyledi.
I've met that girl before.
- Daha önce o kızla karşılaştım.
To be quite honest with you, I disagree with that statement.
- Sana karşı oldukça dürüst olmak gerekirse, o açıklamaya katılmıyorum.
You may disagree with and venture to question me, but remember, the feeling's mutual.
- Sen katılmayabilirsin ve beni sorgulamaya cesaret edebilirsin ama hatırla, duygu karşılıklıdır.
Compare your translation with the one on the blackboard.
- Çevirini tahtada olanla karşılaştır.
Let's compare the translation with the original.
- Çeviriyi orijinali ile karşılaştıralım.
In contrast to yesterday, it isn't hot at all today.
- Düne karşın,bugün hiç sıcak değil.
I'm sorry, but I am opposed to this project.
- Üzgünüm, ama bu projeye karşıyım.
I'm opposed to what he said.
- Onun söylediğine karşıyım.
You should save some money against a rainy day.
- Sıkıntılı günlere karşı biraz para biriktirmelisiniz.
My university friend is against terror.
- Üniversite arkadaşım terör karşıtı.
In Germany today, anti-violence rallies took place in several cities, including one near Hamburg where three Turks were killed in an arson attack on Monday.
- Bugün Almanya'da, Pazartesi günü kundaklamada üç Türk'ün öldürüldüğü Hamburg'un yakınında bir yer de dahil birçok şehirde şiddet karşıtı mitingler gerçekleşti.
The anti-smoking law is just, in my opinion.
- Bence, sigara karşıtı yasa makul.
I contended against falsehood.
- Sahteciliğe karşı savaştım.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
They behave towards Muslims in a way in which a Muslim would never behave towards his enemy.
- Onlar müslümanlara karşı bir müslümanın düşmanına karşı asla davranmadığı şekilde davranıyor.
They behave towards Muslims in a way in which no Muslim would behave towards an unbeliever.
- Onlar müslümanlara hiçbir müslümanın kâfire karşı davranmadığı şekilde davranıyorlar.
The affluence of the United States is often contrasted with the poverty of undeveloped countries.
- ABD'nin zenginliği genellikle gelişmemiş ülkelerin fakirliği ile karşılaştırılır.
Never contradict your elders.
- Asla büyüklerinize karşı söz söylemeyin.
Do not forget to meet me at the station.
- Beni istasyonda karşılamayı unutma.
When meeting a person for the first time, keep the conversation light.
- Biriyle ilk defa karşılaştığında,konuşmayı hafif sürdür.
He joined the opposing team.
- O, karşı takıma katıldı.
Environmentalists are opposing the Keystone XL pipeline.
- Çevreciler, Keystone XL boru hattına karşı çıkıyorlar.
Tom is facing financial problems.
- Tom mali sorunlarla karşı karşıya.
Russia is facing great financial difficulties.
- Rusya büyük finansal zorluklarla karşılaşıyor.
I'm opposed to what he said.
- Onun söylediğine karşıyım.
I'm sorry, but I am opposed to this project.
- Üzgünüm, ama bu projeye karşıyım.
People should be honest with one another.
- İnsanlar birbirlerine karşı dürüst olmalı.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.