kullanışlı

listen to the pronunciation of kullanışlı
Турецкий язык - Английский Язык
practical

This car is spacious and practical. - Bu araba geniş ve kullanışlı.

They're very practical. - Onlar çok kullanışlılar.

handy

This is a handy little box. - Bu kullanışlı küçük bir kutu.

The bus stop is quite handy. - Otobüs durağı oldukça kullanışlı.

useful

Personal computers are very useful. - Kişisel bilgisayarlar çok kullanışlıdır.

The towel wasn't at all useful. - Havlu hiç kullanışlı değildi.

convenient

Glasses are more convenient for me than contact lenses. - Gözlükler benim için kontakt lenslerden daha kullanışlıdır.

Cell phones are convenient, but I want them to be used responsibly. - Cep telefonları kullanışlı, onların sorumlu kullanılmasını istiyorum.

available
all purpose
practicable
(gemi) flowing
general purpose
functional
operable
user friendly/user-friendly
serviceable
purposive
useful, handy, practical
manageable
useful, handy; serviceable
helpful
commodious
all-purpose
{s} nifty
kullan
{f} using

You should try to form the habit of using your dictionaries. - Sözlüklerini kullanma alışkanlığı oluşturmaya gayret etmelisin.

To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses. - Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.

kullan
{f} used

Uranium is used in the production of nuclear power. - Uranyum, nükleer gücün üretiminde kullanılmaktadır.

Na'vi language is used in Avatar. - Na'vi dili Avatar'da kullanılır.

kullan
{f} exploiting

Some people try to gain advantage by exploiting their personal contacts. - Bazı insanlar kendi kişisel bağlantılarını kullanarak avantaj kazanmaya çalışır

kullan
{f} ply
kullan
utilize

I want you to utilize that object. - O nesneyi kullanmanı istiyorum.

Atomic energy can be utilized for peaceful purposes. - Atom enerjisi barışçıl amaçlarla kullanılabilir.

kullan
used to

That's the computer he used to write the article. - O, onun makaleyi yazmak için kullandığı bilgisayardır.

My Japanese teacher used to use a song to help us remember verb conjugations. No one really sang along. - Benim Japon öğretmenim fiil çekimlerini hatırlamamıza yardımcı olan bir şarkı kullanırdı. Hiç kimse gerçekten birlikte söylemezdi.

kullan
make use of

Many young people make use of their summer vacation to climb Mt. Fuji. - Birçok genç insan yaz tatilini Fuji Dağına tırmanmak için kullanıyor.

The frail old man stubbornly refused to make use of a wheelchair. - Çelimsiz yaşlı adam inatla bir tekerlekli sandalyeyi kullanmayı reddetti.

kullan
{f} use

Windows is the most used operating system in the world. - Dünyada en çok kullanılan işletim sistemi Windows'tur.

Uranium is used in the production of nuclear power. - Uranyum, nükleer gücün üretiminde kullanılmaktadır.

kullan
{f} exploit

The police found two crushed mobile phones in a trash can near the site of the killings and are attempting to exploit the data contained in them. - Polis cinayetlerin bulunduğu yere yakın bir çöp kutusunda ezilmiş iki cep telefonu buldu ve onların içerdikleri veriyi kullanmaya çalışıyor.

Some people try to gain advantage by exploiting their personal contacts. - Bazı insanlar kendi kişisel bağlantılarını kullanarak avantaj kazanmaya çalışır

kullan
wield

Sami was wielding a knife. - Sami bir bıçak kullanıyordu.

Do you know how to wield an épée? - Epeyi nasıl kullanacağını biliyor musun?

kullan
get round
kullan
got round
kullan
(Bilgisayar) play

Notice how the player uses his elbows. - Oyuncunun dirseğini nasıl kullandığına dikkat edin.

Most of the online users I play poker with have been newbies. - Poker oynadığım çevrimiçi kullanıcıların çoğu yeniler.

ince ve kullanışlı
slimline
Турецкий язык - Турецкий язык
Rahatça kullanılabilen: "Belki mahallenin en büyük evi değildi ama en kullanışlı, en sevimlisi idi."- S. F. Abasıyanık
Rahatça kullanılabilen
pratik