tümlük

listen to the pronunciation of tümlük
Турецкий язык - Английский Язык
totality, entirety
entirely
entirety
tüm
all

The baby cried all night. - Bebek tüm gece ağladı.

Are you going to cut down all the trees here? - Buradaki tüm ağaçları kesecek misin?

tüm
whole

The whole world is watching the summit conference. - Tüm Dünya Zirve toplantısını izliyor.

This window overlooks the whole city. - Bu pencere tüm şehre bakıyor.

tüm
{s} entire

Jane could not believe it when her date polished off an entire chocolate cake. - Jane randevusunda tüm bir çikolatalı kekin bittiğine inanamadı.

According to Tom's will, Mary will inherit his entire estate. - Tom'un vasiyetine göre, Mary onun tüm gayrimenkulünü miras olarak alacak.

tüm
overall
tüm
utter
tüm
aggregate
tüm
(Bilgisayar) more

All I wanted was a little more attention. - Tüm istediğim biraz daha dikkatti.

You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth. - Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.

tüm
the whole of
tüm
absolute

The dictator had the absolute loyalty of all his aides. - Diktatörün tüm yardımcıları ile ilgili mutlak sadakatı vardı.

I ate absolutely nothing the whole day. - Tüm gün katiyen bir şey yemedim.

tüm
total

Tom successfully carried the state with nearly sixty percent of the total statewide vote. - Tom başarılı bir biçimde tüm eyaletteki oyların yaklaşık yüzde sekseninin desteğini alacak duruma erişti.

tüm
entirety
tüm
of all

Money is the root of all evil. - Para tüm kötülüklerin anasıdır.

That men do not learn very much from the lessons of history is the most important of all the lessons that history has to teach. - İnsanoğlunun tarih derslerinden çok şey öğrenmemesi tarihin öğretmek zorunda olduğu tüm derslerin en önemlisidir.

tüm
the whole of; whole, all; entire; total, absolute
tüm
all of, all: tüm bunlar all of these
tüm
clear

From the hotel, we could see the entire park very clearly. - Otelden tüm parkı çok net bir şekilde görebiliyorduk.

He was cleared of all charges and released yesterday. - Dün tüm suçlamalardan aklandı ve serbest bırakıldı.

tüm
full complement
tüm
pan

About 250 million years ago, all the continents we see today were one big supercontinent called Pangaea. - Yaklaşık 250 milyon yıl önce, bugün gördüğümüz tüm kıtalar Pangaea denilen büyük bir süperkıtaydılar.

When Tom was little he was clumsy and would fall often. All his pants would have knee patches. - Tom küçükken hantaldı ve sık sık düşerdi. Tüm pantolonlarının diz yamaları olurdu.

tüm
entirety, whole, sum total
tüm
full

The banquet was in full swing. - Ziyafete tüm hızıyla devam edildi.

He assumed full responsibility for it. - O onun tüm sorumluluğunu üstlendi.

tüm
totality
tüm
completely

Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it. - Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.

A person cannot understand another person completely. - Bir insan başka bir insanı tümüyle anlamayabilir.

tüm
(Hukuk) integral
tüm
undivided

May I have your undivided attention? - Tüm dikkatini alabilir miyim?

tüm
all over the

She traveled all over the world. - O, tüm dünyayı gezdi.

She spread the gossip all over the town. - Dedikoduyu tüm kasabaya yaydı.

Турецкий язык - Турецкий язык

Определение tümlük в Турецкий язык Турецкий язык словарь

Tüm
tümbek
tüm
Tümen sözcüğünün kısaltması
tüm
Tepe, tümsek
tüm
Sarmısak
tüm
Bir şeyin bütünü, tamamı
tüm
Bir şeyin olancası, bütünü, topu, tamamı