çelişen

listen to the pronunciation of çelişen
Турецкий язык - Английский Язык
discordant
{i} contrasting
confronting
contrastive
conflicting
çeliş
conflict with

His opinion is in conflict with mine. - Onun fikri benimkiyle çelişiyor.

çeliş
contradict

No one dares to contradict his employer for fear of being fired. - Kovulma korkusundan kimse işvereni ile çelişmeye cüret edemez.

His actions always contradicted his word. - Onun eylemleri hep sözleriyle çelişiyordu.

çeliş
{f} conflicting

We have conflicting opinions on the matter. - Konuyla ilgili çelişkili görüşlerimiz var.

Layla's conflicting testimony confused the court. - Leyla'nın çelişkili ifadesi mahkemeyi şaşırttı.

çeliş
{f} conflict

His behavior conflicts with what he says. - Onun davranışı söylediği ile çelişiyor.

I have conflicting feelings about my childhood. - Benim çocukluğum hakkında çelişkili duygularım var.

duyguları çelişen
ambivalent
mantıkla çelişen ama doğru olan söz
paradox