My creativity finds an outlet through learning modern languages.
- Yaratıcılığım modern dilleri öğrenerek bir çıkış noktası buluyor.
We're having a lot of fun learning French.
- Biz Fransızca öğrenerek çok eğleniyoruz.
Learning to ride a unicycle sounds exciting.
I am learning Japanese to play mahjong in Japan.
- Japoncayı Japonya'da mahjong oynamak için öğreniyorum.
One of my dreams is to learn Icelandic.
- Hayallerimden biri İzlandaca öğrenmek.
I am learning a little English.
- Ben biraz İngilizce öğreniyorum.
She is learning the piano.
- O, piyanoyu öğreniyor.
I learned to play guitar when I was ten years old.
- On yaşındayken gitar çalmayı öğrendim.
At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand.
- Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.
Soon learnt, soon forgotten.
- Çabuk öğrenilirse, çabuk unutulur.
I've learnt nothing from the teacher.
- Öğretmenden hiçbir şey öğrenmedim.