Zil öğle saatinde çalar.
- The bell rings at noon.
Ben zilin çaldığını duydum.
- I heard the bell ring.
Turnalar yuvalarını kilisenin çan kulelerine yapmaya eğilimliler.
- The cranes tend to make their nests in the bell towers of churches.
Kilise çanları çalıyor.
- The church bells are ringing.
Telefon görüşmesi altı saat sürdü.
- The telephone call lasted six hours.
O bir telefon görüşmesi bekliyor.
- He is waiting for a telephone call.