Telefon soygunu olağanüstü bir biçimde engellendi.
- Phone robbery thwarted in unusual manner.
Kim çok çekici bir biçimde giyinmiş.
- Kim is dressed in a very attractive manner.
Dennis'in kaba davranışları yoktur.
- Dennis doesn't have rough manners.
Onun davranışları bir centilmen tavrı değildir.
- His manners are not those of a gentleman.
Onun hareket tarzını sevmiyorum.
- I don't like her manner.
Çocuklarını yetiştirme tarzları oldukça farklı.
- Their manner of bringing up their children is extremely unusual.
Onun partideki tavırlarından memnun değilim.
- I am dissatisfied with his manners at the party.
Onun tavırları bir beyefendinin tavırları değil.
- His manners aren't those of a gentleman.
İnsanları parmakla göstermek terbiyesizlik.
- It's bad manners to point at people.
Ağzın doluyken konuşmak terbiyesizliktir.
- It's bad manners to speak with your mouth full.
Onun hareket tarzını sevmiyorum.
- I don't like her manner.
Onun görgü yokluğu yüzünden dehşete düştüm.
- I was appalled by her lack of good manners.
Bu kitap Amerika'nın görgü ve gelenekleri üzerinedir.
- This book is on the manners and customs of America.