Ben zar zor sınavı geçtim.
- I barely passed the exam.
Çarpılmaktan zar zor kurtuldum.
- I barely missed being struck.
Bazen içecek çok fazla şey ancak yeterlidir.
- Sometimes too much to drink is barely enough.
Tom ancak kirasını ödeyebiliyor.
- Tom can barely pay his rent.
Bu hiç de Tom'un beklediği bir şey değil.
- This is not at all what Tom expected.
Leyla ve Sami birbirlerini hemen hemen hiç tanımıyorlardı.
- Layla and Sami barely knew each other.
Şehri hemen hemen hiç bilmiyorum.
- I barely know the city.
Heyecanlanmak kızmakla hiçte aynı değildir.
- Getting excited is not at all the same as getting angry.
Ben hiç yorgun değilim.
- I'm not at all tired.
Tom çok çok az ilgileniyor gibi görünüyor.
- Tom seems to be barely paying attention.
Tom çok az Fransızca konuşabildi.
- Tom could barely speak French.
Tom çok çok az ilgileniyor gibi görünüyor.
- Tom seems to be barely paying attention.
Sizi rahatsız ediyor muyum? Hayır, hiç de değil
- Do I annoy you? No, not at all.
''Bana hala kızgın mısın?'' ''Hayır hiç de değil.''
- Are you still mad at me? No, not at all.
Yorgun musun? Hayır, hiç değil.
- Are you tired? No, not at all.
Sizce burada sigara içmemin sakıncası var mı? Hayır, hiç değil.
- Do you mind my smoking here? No, not at all.
Tom artık benimle hemen hemen hiç konuşmuyor.
- Tom barely speaks to me anymore.
Burada hemen hemen hiç yağmur yağmaz.
- It barely ever rains here.
Bunu güçbela zamanında yaptım.
- I barely made it on time.
Ekmek ve süt alacak kadar parası ancak vardı.
- He had barely enough money to buy bread and milk.
Tom ancak kirasını ödeyebiliyor.
- Tom can barely pay his rent.
Asla hatalı değilsin.
- You are not at all wrong.
He's not at all friendly towards his ex-wife.