İki bilinmeyenli bir denklem gibiydi hepsi.
- It was all like a single equation with two unknowns.
Onun buluşlarının büyük bir kısmı tarihe bilinmeyen olarak kalacağı tahmin edilmektedir.
- It is estimated that a great part of his inventions would remain unknown to the date.
O, Almanya'da yıldızdır ama Amerika'da tamamen bilinmez.
- He's a star in Germany, but completely unknown in America.
Onun orijini bilinmez.
- Its origin is unknown.
Böylesina aptal bir soru sormaktan daha iyisini biliyordu.
- She knew better than to ask such a stupid question.
Öğrenci bir soru sormak için elini kaldırdı.
- The pupil held up his hand to ask a question.
Bütün dehasına rağmen, o her zaman olduğu kadar bilinmiyor.
- For all his genius, he is as unknown as ever.
Onun adı bilinmiyordu.
- Her name was unknown.
Sorun için cevap yok.
- Your question does not have an answer.
Sorun için cevap yok.
- There is not an answer for your question.
Tom geometri problemini çözdü mü? Başarmadığını söyledi, soru onun için de zordu.
- Did Tom solve the geometry problem? He said he didn't manage to. The question was too difficult for him, as well.
Yaşarken tanınmayan birçok büyük düşünür ölümden sonra ünlü oldu.
- Many great thinkers who were unknown while alive became famous after death.
Bu soruyu cevaplamalısın.
- You must answer the question.
Sorumun cevabını başıyla onayladı.
- She nodded in response to my question.
Polisler onu yakından sorguladı.
- The police questioned him closely.
Tom sorgu için gözaltına alındı.
- Tom was detained for questioning.
Onlar için çalıştığınız insanların bazıları hakkında size bazı sorular sormak istiyorum.
- I'd like to ask you some questions about some of the people you've been working for.
Sizin için çalışan insanların bazıları hakkında size bazı sorular sormak istiyorum.
- I'd like to ask you some questions about some of the people who work for you.
Onun dürüstlüğü şüphe götürmez.
- Her honesty is beyond question.
Tom'un patronu onun dürüstlüğünden şüphe duydu.
- Tom's employer called his honesty into question.
Mesele bundan sonra ne yapmamız gerektiğidir.
- What we should do next is the question.
Bu bir ölüm kalım meselesi.
- It's a question of life or death.
Bir pasaport olmadan, bir ülkeyi terk etmek söz konusu değildir.
- Without a passport, leaving a country is out of the question.
Yurt dışında seyahat söz konusu değil.
- Traveling abroad is out of the question.
Barbara'nın başarısı kuşkusuz.
- Barbara's success is beyond question.
Tom bazı kuşkulu seçimler yaptı.
- Tom made some questionable choices.
Yaşarken tanınmayan birçok büyük düşünür ölümden sonra ünlü oldu.
- Many great thinkers who were unknown while alive became famous after death.
Like a rolling stone?.
... unknown reason. ...