They decided to launch a major attack.
- Büyük bir saldırı başlatmaya karar verdiler.
They launched a series of major economic programs.
- Onlar bir dizi büyük ekonomik programlar başlattı.
Kim Kardashian started a campaign against Turkey, so I never like her.
- Kim Kardashian Türkiye karşıtı bir kampanya başlattı, bundan dolayı onu asla beğenmiyorum.
Let's start the party.
- Haydi partiyi başlatalım.
The United Kingdom and Iran resumed their diplomatic relations.
- Birleşik Krallık ve İran diplomatik ilişkilerini yeniden başlattılar.
Tom can't get his computer to start up.
- Tom bilgisayarını başlatamıyor.
I'll do my best often means I won't initiate anything.
- Ben elimden geleni yapacağım sık sık Ben bir şey başlatmayacağım anlamına gelir.
Let's get the party started.
- Haydi partiyi başlatalım.
Tom was the one who started the fight.
- Tom kavgayı başlatan kişiydi.
I go into the store, and who do I see? An American friend, who immediately begins to tell me what has been going on with him since we last met.
- Mağazaya gidiyorum ve kimi görüyorum? Onunla son kez buluştuğumuzdan beri kendisinde neler gittiğini bana hemen anlatmaya başlayan bir Amerikan arkadaşımı.
School begins at nine and is over at six.
- Okul dokuzda başlar ve altıda biter.
He began his meal by drinking half a glass of ale.
- Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
He began to work for that company last year.
- O, geçen yıl o şirket için çalışmaya başladı.
Tom abandoned his car that had run out of gasoline and started walking.
- Tom benzini biten arabasını terk etti ve yürümeye başladı.
They began to run all at once.
- Hep birden koşmaya başladılar.
Birth is, in a manner, the beginning of death.
- Doğum,bir şekilde,ölümün başlangıcıdır.
At the beginning it'll be tough, but everything's tough at the beginning.
- O, başlangıçta zor olacak, fakat her şey başlangıçta zordur.
The War of 1812 had begun.
- 1812 Savaşı başlamıştı.
The journey has just begun.
- Yolculuk henüz başladı.
Now I must go about my work.
- Şimdi işime başlamalıyım.
The student center is a good place to strike up conversations.
- Öğrenci merkezi konuşmalara başlamak için iyi bir yer.
I must set about that work without delay.
- Gecikmeden o işe başlamalıyım.
We got up early and set about cleaning our house.
- Erken kalktık ve evimizi temizlemeye başladık.
We must get down to our homework.
- Biz ödevimize başlamalıyız.
I've never seen him really get down to work.
- Onun gerçekten işe başladığın asla görmedim.
Commencement is typically the first or second Saturday in April.
- Başlangıç genellikle nisan ayının birinci ya da ikinci cumartesisidir.
Hostilities commenced.
- Düşmanlıklar başladı.
Let's start off on the same page.
- Aynı sayfada başlayalım.
There's nothing better than a good cup of coffee to start off the day.
- Güne başlamak için güzel bir fincan kahveden daha iyi bir şey yoktur.