Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
- Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
I think he is a doctor.
- Onun bir doktor olduğunu düşünüyorum.
Every time I hear that song, I think of my high school days.
- O şarkıyı duyduğum her zaman,lise günlerimi düşünürüm.
You can't expect me to always think of everything!
- Her zaman her şeyi düşünmemi bekleyemezsin.
She is very thoughtful and patient.
- O çok düşünceli ve sabırlı.
She put down her thoughts on paper.
- Düşüncelerini kağıda döktü.
Tom pondered his next move.
- Tom onun sonraki hamlesini düşünüp taşındı.
We all pondered over what had taken place.
- Hepimiz ne olduğunu düşünüp taşındık.
Tom was probably pondering something.
- Tom galiba bir şeyler düşünüp duruyordu.
When you are constantly told no smoking, no smoking like that, you start thinking, maybe smoking really is a threat to public morals or something.
- Sana sık sık sigara içme,o şekilde sigara içme deniliyorsa, düşünmeye başla, belki sigara içmek toplum ahlakına ya da bir şeye yönelik tehdittir.
Everyone listened and was very happy, thinking this wedding was both original and meaningful.
- Herkes dinledi ve çok mutluydu, düğünün özgün ve anlamlı olduğunu düşündüler.
He contemplated their plan.
- O onların planı üzerinde düşündü.
The doctor contemplated the difficult operation.
- Doktor zor operasyonu düşünüp taşındı.
Tom used to meditate every morning.
- Tom her sabah düşünüp taşınırdı.
Do you meditate, Tom?
- Üzerinde düşünür müsün?
The jury deliberated for three days.
- Jüri üç gün boyunca düşündü.
Do you think that was deliberate?
- Onun kasıtlı olduğunu düşünüyor musun?
With Renaissance, scholastic ideas gave place to positive ideas.
- Rönesans ile skolastik düşünce yerini pozitif düşünceye bırakmıştır.
I had been thinking about our new project for two weeks, but I couldn't come up with a good idea.
- Ben iki haftadır yeni projemiz hakkında düşünüyorum. Fakat iyi bir fikir sunamadım.
His suggestion is worth considering.
- Onun önerisi düşünmeye değer.
She's considering changing her life.
- Hayatını değiştirmeyi düşünüyor.
Tom considered changing his job.
- Tom işini değiştirmeyi düşündü.
Tom considered working for our company, but decided not to.
- Tom bizim şirketimiz için çalışmayı düşündü, fakat yapmamaya karar verdi.