You must be careful not to drop the eggs.
- Yumurtaları düşürmemek için dikkatli olmalısın.
Whatever you do, don't drop your new phone.
- Ne yaparsan yap, yeni telefonunu düşürme.
He had to reduce the price of his wares.
- O mallarının fiyatını düşürmek zorunda kaldı.
The opposition party put forward a bill to reduce income tax.
- Muhalefet partisi gelir vergisini düşürmek için bir yasa tasarısı sundu.
What are some foods you can eat to lower your cholesterol?
- Kolesterolünü düşürmek için yiyebileceğin bazı yiyecekler nedir?
Being less urgent, this plan is lower in priority.
- Plan öncelik ve aciliyeti düşürmektedir.
Jim dropped his pen and bent to pick it up.
- Jim kalemini düşürdü ve onu almak için eğildi.
It would break if you dropped it.
- Eğer düşürürsen kırarsın.
We must try to bring down costs.
- Maliyetleri düşürmeye çalışmalıyız.
The good harvest brought down the price of rice.
- İyi hasat pirinç fiyatını düşürdü.
The demand was brought down by increases in imports.
- İthalattaki artışla talep aşağı düşürüldü.
The government lowered taxes for lower-income families.
- Hükümet düşük gelirli aileler için vergileri düşürdü.
Our negotiations to lower export taxes suffered a big setback.
- İhracaat vergilerini düşürme müzakerelerimiz büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı..
How can you bear such a humiliation?
- Böyle bir küçük düşürmeye nasıl katlanabilirsin?
Miscarriage is a heart-breaking experience.
- Çocuk düşürme içler acısı bir deneyim.