Tom will be out of the office until next Monday.
- Tom gelecek pazartesiye kadar ofisin dışında olacak.
Tom has been out of the office for a couple weeks.
- Tom birkaç haftadır ofisin dışındaydı.
Because she was out of the country, she used Skype frequently.
- O, ülke dışında olduğu için sık sık Skype kullandı.
Traveling abroad is out of the question.
- Yurt dışında seyahat söz konusu değil.
It's a good paper, apart from a few spelling mistakes.
- Birkaç imla hatasının dışında, o iyi bir evrak.
Apart from his parents, nobody would defend the suspect.
- Anne ve babasının dışında, hiç kimse şüpheliyi savunmadı.
Outside of him, no one else came to the party.
- Onun dışında, başka hiç kimse partiye gelmedi.
Outside of a dog, a book is man's best friend. Inside of a dog, it's too dark to read.
- Bir köpeğin dışında, bir kitap insanın en iyi arkadaşıdır. Bir köpeğin içinde, okumak için çok karanlıktır.
The men had little to do except hunt for food.
- İnsanların yiyecek için avlanmanın dışında yapacakları çok az şeyleri vardı.
No one came yesterday except Tom and Mary.
- Dün Tom ve Mary dışında hiç kimse gelmedi.
There was no one in the room besides Tom and Mary.
- Tom ve Mary'nin dışında odada hiç kimse yoktu.
There was no one in the room besides Mary and John.
- Mary ve John'un dışında odada kimse yoktu.
Out of my salary, I had begun to save a few dollars.
- Aylığımın dışında, birkaç dolar biriktirmeye başladım.
Do not walk outside this area.
- Bu alanın dışında yürümeyin.
Outside of him, no one else came to the party.
- Onun dışında, başka hiç kimse partiye gelmedi.
Aside from Barack Obama, all US presidents were white.
- Barak Obama dışında bütün Amerika başkanları beyazdı.
Aside from him, nobody else came to the party.
- Onun dışında, başka hiç kimse partiye gelmedi.
He is saving money for a trip abroad.
- Yurt dışında bir yolculuk için para biriktiriyor.
I am saving money in order to study abroad.
- Yurt dışında eğitim yapmak için para biriktiriyorum.
Innovators think outside the box.
- Yenilikçiler televizyonun dışında düşünüyorlar.
Outside of him, no one else came to the party.
- Onun dışında, başka hiç kimse partiye gelmedi.
There was no one in the room besides Mary and John.
- Mary ve John'un dışında odada kimse yoktu.
That store sells many things besides furniture.
- O mağaza mobilya dışında birçok şey satmaktadır.
Gabriel took nothing but the hot soup and a little sherry.
- Gabriel sıcak çorba ve biraz şerinin dışında bir şey almadı.
He is a nice man, except that he talks too much.
- Çok fazla konuşmasının dışında, iyi bir adam.
I know nothing except that she left last week.
- Geçen hafta gitmesinin dışında bir şey bilmiyorum.
Aside from Barack Obama, all US presidents were white.
- Barak Obama dışında bütün Amerika başkanları beyazdı.
With the exception of Barack Obama, all US presidents have been white.
- Barack Obama'nın dışında, bütün ABD başkanları beyazdı.
Tom does little other than play the guitar.
- Tom gitar çalmanın dışında çok az şey yapar.
That is something other than beautiful.
- O, güzelin dışında bir şey.
Tom got time and a half when he worked beyond his usual quitting time.
- Tom normal çalışma saatlerinin dışında çalıştığında %50 zamlı aldı.
Is the human condition flexible enough to adapt to environments beyond Earth?
- İnsan bünyesi, Dünya dışındaki ortamlara uyum sağlayabilecek kadar esnek mi?
That politician is well versed in internal and external conditions.
- O politikacı iç ve dış koşullarda deneyimlidir.
Women's faces are often more beautiful when they take their clothes off, for they then stop thinking about their external appearance.
- Kadınların yüzü giysilerini çıkardıklarında çoğunlukla daha güzeldir, zira onlar o zaman dış görünüşleri hakkında düşünmekten vazgeçerler.
Storms have abraded the outer layer of paint.
- Fırtınalar boyanın dış tabakasını aşındırdı.
Between the inner and outer planets is an asteroid belt.
- İç ve dış gezegenler arasında bir asteroit kuşağı vardır.
No matter how we try, it is impossible to distinguish good people from bad people by outward appearances.
- Ne yaparsak yapalım, iyi insanları kötü insanlardan dış görünüşlerine bakarak ayırmak imkansızdır.
Sami's body had no outward sign of visible trauma.
- Sami'nin cesedinde hiçbir görünür dış travma işareti yoktu.
Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home.
- Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.
He is well versed in foreign affairs.
- O dışişlerinde iyi deneyimlidir.
I can't go out because I have a lot of homework.
- Dışarıya çıkamam çünkü çok ödevim var.
I wish you would shut the door when you go out.
- Keşke dışarı çıktığın zaman kapıyı kapatsan.
He rushed out of the office.
- O ofisten dışarı fırladı.
You are off the point.
- Konunun dışına çıktın.
She doesn't get outdoors much.
- O, evin dışına fazla çıkmaz.
Tom doesn't play outdoors much.
- Tom dışarıda çok oynamaz.
Both we and the Soviets face the common threat of nuclear destruction and there is no likelihood that either capitalism or communism will survive a nuclear war.
- Biz ve sovyetler nükleer yıkımın alışılmış tehditiyle yüz yüzeyiz ve hem kapitalizmin hem komunizmin nükleer bir savaşla mücadele etmesi olasılık dışı.
No matter how we try, it is impossible to distinguish good people from bad people by outward appearances.
- Ne yaparsak yapalım, iyi insanları kötü insanlardan dış görünüşlerine bakarak ayırmak imkansızdır.
Women's faces are often more beautiful when they take their clothes off, for they then stop thinking about their external appearance.
- Kadınların yüzü giysilerini çıkardıklarında çoğunlukla daha güzeldir, zira onlar o zaman dış görünüşleri hakkında düşünmekten vazgeçerler.
Innovators think outside the box.
- Yenilikçiler televizyonun dışında düşünüyorlar.
Outside of him, no one else came to the party.
- Onun dışında, başka hiç kimse partiye gelmedi.
Have you ever been abroad?
- Hiç yurt dışında bulundun mu?
You will benefit by a trip abroad.
- Yurt dışında bir gezi size yarar sağlayacaktır.
The food wasn't very delicious, but otherwise the party was a success.
- Yemek çok lezzetli değildi ama bunun dışında parti bir başarıydı.
Otherwise he had nothing to add.
- Bunun dışında, onun ekleyecek bir şeyi yoktu.
Despite medical advances, ectopic pregnancy remains a significant cause of maternal mortality worldwide.
- Tıbbi gelişmelere karşın dış gebelik, dünya çapındaki anne ölümlerinin önemli bir nedeni olmaya devam etmektedir.
The exosphere is the outermost layer of our atmosphere.
- Ekzosfer atmosferimizin en dış tabakasıdır.
The exosphere is the outermost layer of our atmosphere.
- Egzosfer atmosferimizin en dış tabakasıdır.
She went out without saying good-bye.
- Hoşça kal demeden dışarı çıktı.
Tom told Mary that it was too cold to go outside without a coat.
- Tom Mary'ye paltosuz dışarı gidilmeyecek kadar çok soğuk olduğunu söyledi.
The policeman was off duty.
- Polis görev dışındaydı.