Hayat ya cesur bir macera ya da hiçbir şeydir.
- Life is either a daring adventure or nothing.
O cesur şeyler söylüyor.
- He says daring things.
Güvenli bir mesafeden cesur olmak kolaydır.
- It is easy to be brave from a safe distance.
Çocuk olduğu için, o cesurdu.
- Child as he was, he was brave.
Tom cesur ve yiğittir.
- Tom is brave and courageous.
Tom'u Mary'yi öpmesi için cesaretlendirdim.
- I dared Tom to kiss Mary.
Tom Mary'yi bunu yapması için cesaretlendirdi.
- Tom dared Mary to do that.
Tom Mary'ye bakmaya cesaret edemedi.
- Tom didn't dare to look at Mary.
Tom, Bayan White'a gerçeği söylemeye cesaret edemedi.
- Tom dares not tell Mrs. White the truth.
Eski insanlar kahramanlık hikayelerini anlatmaktan hoşlanmışlar.
- Ancient people liked to tell stories of bravery.
Kahramanlık büyük bir erdemdir.
- Bravery is a great virtue.
The cocky rascal kept accepting his mates' crazy dares.