He has a good knowledge of Japanese religion.
- O Japon diniyle ilgili iyi bir bilgiye sahiptir.
He got religion on his deathbed.
- O, ölüm döşeğinde dinine kavuştu.
I'd like to ease Tom's pain.
- Tom'un acısını dindirmek istiyorum.
Just give me something to ease the pain.
- Sadece ağrıyı dindirmek için bana bir şey ver.
The doctor gave him some drugs to relieve the pain.
- Doktor ağrıyı dindirmek için ona bazı ilaçlar verdi.
I want to relieve his anger.
- Öfkesini dindirmek istiyorum.
Buddhism is a religion founded by the Indian Shakyamuni.
- Budizm Hintli Şakyamuni tarafından kurulmuş bir dindir.
Science is not a religion.
- Bilim bir din değildir.
We blew up a huge rock with dynamite.
- Dinamitle büyük bir kayayı havaya uçurduk.
Tom has a dynamic personality.
- Tom dinamik bir kişiliğe sahiptir.
He stared at the faithful miniature of the dinosaur.
- O, dinozorun sadık minyatürüne baktı.
I've lost my religious faith.
- Dinsel inancımı yitirdim.
The new law will deprive religious minorities of their right to vote.
- Yeni yasa dini azınlıkları oy verme haklarından mahrum edecek.
Atheism isn't a religious belief.
- Ateizm dinî bir inanç değildir.
I need some medicine to kill the pain.
- Ağrıyı dindirmek için biraz ilaca ihtiyacım var.