fakat

listen to the pronunciation of fakat
Турецкий язык - Английский Язык
but

His favorite baseball team is the Giants, but he also likes the Lions. - Onun favori beyzbol takımı Devler'dir, fakat o Aslanlar'ı da seviyor.

The girl fainted, but she came to when we threw water on her face. - Kız bayıldı, fakat biz onun yüzüne su döktüğümüzde o kendine geldi.

if
but, however, yet
only

Tom wanted to help Mary rake the leaves, but she was using the only rake. - Tom Mary'ye yaprakları tırmıkla toplaması için yardım etmek istedi fakat o tek tırmığı kullanıyordu.

We all try hard to make the grade in life, but only a few succeed. - Hayatta derece yapmak için hepimiz çok çalışırız fakat sadece birkaç kişi başarır.

though

I know you think you understood what you thought I said, but I'm not sure you realized that what you heard is not what I meant. - Ne söylediğimi sandığını anladığını düşündüğünü biliyorum fakat duyduğunun benim demek istediğimin olmadığını anladığından emin değilim.

I thought doing this would be easy, but we've been working all day and we're still not finished. - Bunun kolay olacağını düşünmüştüm, fakat bütün gün çalışıyoruz ve hâlâ bitirmedik.

except that
yet

My friend recommended that I shouldn't buy an iPad yet, but to wait until I see what Apple's competitors come out with. - Arkadaşım henüz bir iPad almamam gerektiğini fakat Apple'ın rakiplerinin ne konuşacaklarını görünceye kadar beklememi tavsiye etti.

Tom isn't here yet, but we expect him soon. - Tom henüz burada değil fakat yakında onu bekliyoruz.

but; yet; however
albeit
except

I would buy this watch, except it's too expensive. - Bu saati satın alırdım fakat çok pahalı.

fakat aynı zamanda
but at the same time
ben ingilizce anlayabilirim fakat konuşamam
i can understand English but can not speak
eksik fakat anlaşılır tümce kullanma
ellipse
eksik fakat anlaşılır tümce kullanma
ellipsis
güzel fakat değersiz şey
bauble
Турецкий язык - Турецкий язык
(Osmanlı Dönemi) ("Fa" ile "kat" dan müteşekkil) Hemen, yalnız, ancak, yeter, bes, gerçi, her ne kadar, lâkin, amm
Yalnız, ancak, ama, lâkin
Ama

Ama Chuck, sana ve arkadaşlarına inanmıyorum! - Fakat ben sana inanmıyorum Chuck ve de senin arkadaşlarına!

Yalnız, ancak, ama, lakin: "Ellilik, kır saçlı, fakat dinç, okkalı bir adam bağırdı."- S. F. Abasıyanık
(Osmanlı Dönemi) yoksulluk, fakirlik
fakat
Избранное