O, nihayet IBM'in başkanı oldu.
- He finally became the president of IBM.
Bu giysiler nihayet kuru.
- These clothes are finally dry.
Tom en sonunda Meryem'e sırrı vermeyi kabul etti.
- Tom finally agreed to let Mary in on the secret.
Biz en sonunda sana bizim seni istediğimiz yerde sahibiz.
- We finally have you where we want you.
Dişi aslan sonunda ceylanı kovaladı.
- The lioness finally gave chase to the gazelle.
Sonunda onu polise teslim etmeye karar verdik.
- We finally decided to give him over to the police.
İlerlememize engel olan şeyler eninde sonunda kaldırıldı.
- The obstacles to our progress have been removed at last.
Tom ve Mary nihayet tamamen yalnızdı.
- Tom and Mary were finally completely alone.
Bir bebek olarak dört ayak üzerinde emekler, sonra iki bacak üstünde yürümeyi öğrenir, sonunda yaşlılıkta bir değneye ihtiyacı olur.
- It crawls on all fours as a baby, then learns to walk on two legs, and finally needs a cane in old age.
Tom sonunda Mary'den bir ders kitabı aldı.
- Tom finally got a text from Mary.
Sonunda, dikkatlice geri saymaya başladılar.
- At last, they began to count down cautiously.
Sonunda,gerçeği öğrendik.
- At last, the truth became known to us.
Boşanma kağıtlarını az önce imzaladım, nihayet özgürüm!
- I've just signed the divorce papers; I'm free at last!
Nihayet, onlar kanla özgürlüğü satın aldı.
- At last, they purchased freedom with blood.
Son olarak, son gün ne aldınız?
- Finally, What did you buy the last day?
Son olarak, on iki puan Estonya'ya!
- And finally, twelve points to Estonia!
The rains, which are still falling, have endly allayed this evil.
Finally, I washed my dog.
The question of his long-term success has now been finally settled.
The contest was long, but the Romans finally conquered.
... And I'm really excited to finally have gotten it. ...
... clearly plate keeps playing a video game and we are finally ...