Tom İngilizcesini geliştirmek için çok çalışıyor.
- Tom is working hard to improve his English.
İngilizce telaffuzumu geliştirmek istiyorum.
- I would like to improve my English pronunciation.
Macarcamı ilerletmek istiyorum.
- I'd like to improve my Hungarian.
Fransızcamı ilerletmek isterim.
- I'd like to improve my French.
İlerleme için biraz yer var.
- There's some room for improvement.
İlerleme için hâlâ yer var.
- There's still room for improvement.
Gelişim önerileri hoş karşılanır.
- Suggestions for improvements are welcomed.
Öğrenci ilerlemek zorunda.
- The pupil has to improve.
Sarımsak yemeğin lezzetini artırmak için kullanılır.
- Garlic is used to improve the taste of food.
Dan eski kütüphanesini iyileştirmek için yerel vakıflardan fon aldı.
- Dan received funds from local foundations to improve his old library.
Dan, diğerlerinin yaşamını iyileştirmek istedi.
- Dan wanted to improve the lives of others.
Türkçe konuşma ve dinlememin gelişmesi gerek.
- My speaking and listening in Turkish needs improvement.
İstikrarlı ekonomik gelişme vardı.
- There was steady economic improvement.
Durumu düzeltmek için daha çok çalışmalıyız.
- To improve the situation, we must work harder.
Gelişmiş yaşam şartlarına acil bir ihtiyaç var.
- There is an urgent need for improved living conditions.
Yine de, işler gerçekten gelişmiş değil.
- Still, things haven't really improved.
Amerika genelinde aileler ve şirketler daha az maliyet ve çevreye yardımcı yollarla ENERGY STAR yardımıyla evlerinin ve işletmelerinin enerji verimliliği geliştiriyorlar.
- Families and companies across America are improving the energy efficiency of their homes and businesses with help from ENERGY STAR in ways that cost less and help the environment.
Tom sonuçlarını geliştiriyordu.
- Tom was improving his results.
Rahip insanların maneviyatını geliştirmek için çalıştı.
- The priest tried to improve the people's morals.
Roosevelt, Amerika'nın Japonya ile ilişkileri geliştirmek için çok çalıştı.
- Roosevelt worked hard to improve America's relations with Japan.
Biz her zaman servis kalitesinde iyileştirmeyi amaçlıyoruz.
- We are always aiming at improving the quality of service.
Eğer gayret edersen İngilizceni geliştirebilirsin.
- You can improve your English if you try.
Tom İngilizcesini geliştirmek için çok çalışıyor.
- Tom is working hard to improve his English.
Bu harika bir doğaçlamadır.
- This is a great improvisation.
Benim doğaçlamalarım görece iyidir.
- My improvisations are tolerably good.
Bilgisayarlar sürekli geliştiriliyorlar.
- Computers are constantly being improved.
Kesinlikle geliştirdin.
- You've definitely improved.
Okuma zihni geliştirir.
- Reading improves the mind.
Egzersiz sağlığı geliştirir.
- Exercise improves health.
Tom ve Mary hava düzelirse yarın yürüyüşe gitmeyi planlıyor.
- Tom and Mary plan to go hiking tomorrow if the weather improves.
Hava düzelirse yürüyüşe çıkacağım.
- I'll go for a walk if the weather improves.
Almancamı geliştirmekle ilgiliyim.
- I'm interested in improving my German.
Fransızcamı geliştirmekle ilgileniyorum.
- I'm interested in improving my French.
İlerleme için hâlâ yer var.
- There's still room for improvement.
Öğrenci ilerlemek zorunda.
- The pupil has to improve.
İyileştirmeler olacak.
- There will be improvements.
Biz birçok iyileştirmeler yaptık.
- We've made many improvements.
Sağlığının iyileşmesi için sigara içmeyi bıraktı.
- He stopped smoking for the improvement of his health.
Takımımdan iyileşme eksikliği konusunda iki kat fazla hayal kırıklığına uğradım.
- I'm doubly disappointed on the lack of improvement from my team.
I shall make some improvement of this doctrine. -John Tillotson.
Those vices which more particularly receive improvement by prosperity. -Robert South.
The parts of Sinon, Camilla, and some few others, are improvements on the Greek poet. -Joseph Addison.