Büyükbabam kendisi için mobilya yapardı.
- My grandfather used to make furniture for himself.
Her sabah yürüyüş yapardım.
- I used to take a walk every morning.
O, atmosferdeki karbon dioksit miktarlarının artmasından dolayı Dünyanın ısınmasını tanımlamak için kullanılan bir terimdir.
- It is a term used to describe the warming of the earth due to increasing amounts of carbon dioxide in the atmosphere.
Benim Japon öğretmenim fiil çekimlerini hatırlamamıza yardımcı olan bir şarkı kullanırdı. Hiç kimse gerçekten birlikte söylemezdi.
- My Japanese teacher used to use a song to help us remember verb conjugations. No one really sang along.
O, ondan nefret ederdi.
- She used to hate him.
Tom, Boston'dan nefret ederdi.
- Tom used to hate Boston.
Herkesin önünde konuşmalar yapmaya alışık değilim.
- I'm not used to making speeches in public.
Bay Kaifu halka açık konuşmalar yapmaya alışıktır.
- Mr Kaifu is used to making speeches in public.
Ne zaman yatmaya alışkınsın?
- What time are you used to going to bed?
Erken kalkmaya alışkınım.
- I'm used to getting up early.