Eder scored the winning goal.
- Eder kazandıran golü attı.
The witch is stirring her cauldron.
- Cadı, kazanını karıştırıyor.
The cauldron was steaming and bubbling.
- Kazan, buhar çıkarıp köpürüyor.
His parents' view was that he was wasting his earnings on a silly girl.
- Ebeveynlerinin görüşü onun kazancını aptal bir kıza harcadığı idi!
And you have earned the new puppy that's coming with us … to the White House.
- Sen bizimle Beyaz Saray'a kadar gelecek yeni köpek yavrusu kazandın.
Tom won $10,000 in the lottery.
- Tom piyangoda 10.000 dolar kazandı.
Spain has won the 2010 FIFA World Cup and the national team logo gains the first star.
- İspanya, 2010 FIFA Dünya Kupası'nın galibi oldu ve millî takım logosu ilk yıldızını kazandı.
To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses.
- Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.
White to play and win.
- Sıra beyazda ve kazandı.
Tom is gaining on us.
- Tom bizim üzerimizden kazanıyor.
The city is gaining popularity as a major tourist destination.
- Kent, önemli bir turistik yer olarak rağbet kazandı.
That team has little, if any, chance of winning.
- O takımın çok az, eğer varsa, kazanma şansı var.
He got a prize for winning the competition.
- O, yarışmayı kazandığı için bir ödül aldı.
His ideas never earned him a dime.
- Onun fikirleri asla ona on sent kazandırmadı.
And you have earned the new puppy that's coming with us … to the White House.
- Sen bizimle Beyaz Saray'a kadar gelecek yeni köpek yavrusu kazandın.
Our team gained a great victory.
- Takımımız büyük bir zafer kazandı.
No gains without pains.
- Emeksiz kazanç olmaz.
Who won the Super Bowl?
- Amerikan futbolu şampiyonluğunu kim kazandı?
The Denver Broncos have won the 50th Super Bowl.
- Denver Broncos, Super Bowl 50'yi kazandı.